Falih Rıfkı Atay etkinliği kapsamında yapacağım ikinci incelemem olacak. Etkinlik için Link: ->> #27899814
Babanız Atatürk kitabı ile Atatürk’ü yeniden okumaya var mısınız? Kronolojik biyografi incelemesi yapacağım, biraz uzun olacak ama unuttuğumuz bazı bilgileri hatırlamamıza yardımcı olacak.
Siyonizm İdeali Peşinde Koşan Bir Hahambaşı
Kitabın Yazılış Amacına Dair
Yazar Hüseyin Serkan Elönü, yazdığı “Haim Nahum” adlı kitabın önsözünde fikir, düşünce olarak yazma niyetini şöyle anlatmıştır: “Dinimizin ve ülkemizin kahramanları hakkında tonlarca kitap bulunurken İslam düşmanları hakkında ciddi eser maalesef bulamıyoruz.” Elönü, büyük
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
19 Şubat 1915, saat 09.50'de verilen emirle Cornwallis zırhlısı savaşı başlatan atışı yaptı. Günün sonunda kötü hava şartları nedeniyle Amiral Carden taarruzu erteledi.
İlk hücumdan sonuç alamayan İngilizler ve Fransızlar, 25 Şubat 1915 günü savaşı yeniden başlattı.
8 Mart 1915, Nusrat mayın gemisi Karanlık Liman'a 26 mayın döktü. Geminin
Düşman daha pek erkenden, anlatması çok mümkün olmayan şiddetle gerek Arıburnu cephesindeki obüs ve sahra toplarıyla; gerekse Ağıldere sahili açıklarındaki savaş gemileriyle Düztepe'den itibaren Conkbayırı'nı ateş altında tutuyordu
Kemalist Rejimin Hasta ettiği Kadın & Seçme ve Seçilme Hakkı
Kemalist rejimin övündüğü inkılapların başında “Kadınlara seçme ve seçilme hakkının” verilmesi ve Isviçre’den alınan Medeni Kanun gelir.
Halbuki gerçekler hiç de öyle değil. Kadınlar üzerine yaptığı yayınlarla dikkat çeken Prof. Dr. Ömer Çaha’ya göre 1926’da Isviçre’den alınan
Düşman bugün pek erkenden, tarifi mümkün olmayan bir şiddetle Arıburnu bölgesindeki obüs ve sahra toplarıyla, Ağıldere sahili açıklarındaki savaş gemileriyle de Düztepe'den itibaren Conkbayırı'nı ateş altına aldı.
Çanakkale... Ne yazılsa, ne söylense eksik kalır. Çanakkale Destanı ile ilgili bu güne kadar okuduğum bütün kitaplarda; hep yeni şeyler öğreniyoruz. Sadece bilinenler bunlar... Daha nice adı geçmemiş, belgelendirelememiş hayatlar... Ayağa kalkma, yok oldu denilen bir devletin var olduğunu, kolay kolay bitirilemeyeceğini; inancın, vatan sevgisinin
Mustafa Kemal 8 Ağustos günü saat 19.00 sıralarında Kuzey Grubu Komutanlığı ile yaptığı telefon görüşmesinde konuya dikkat çekerek Beşinci Ordu komutanının dikkatinin bu noktaya çevrilmesinin teminini istedi. Mustafa Kemal şöyle anlatır:
Conkbayırı'ndaki büyük tehlikeyi bu kadar yakından görmekten duyduğum üzüntü dolayısıyla Kuzey Grubu
14'ncü Alayın sağ kanadına da; taarruz başladığı haberi geldi. İhtiyatta tuttuğum 11'nci Alayın IV'ncü Taburundan iki bölüğü 14'ncü Alayı takviyeye gönderdim. Biraz sonra 14'ncü Alay Kumandanından gelen raporda: “Sağ kanadlarına düşmanın yaptığı hücum ile kaybedilen siperlerin mukabil hücumla tekrar ele geçirildiği, düşmana çok zayiat verdirildiği ve takviyeye ihtiyaç olduğu” bildiriliyordu. Burada garip bir vak’a anlatacağım. O da; benim bu alaya tesadüfen tam zamanında göndermiş olduğum iki bölük takviyenin düşman üzerinde yaptığı tesirdir. 3 Eylül 1915 günkü Times Gazetesinde, Harb Muhabiri Aşmet Bartlet, 19 Ağustos tarihli mektubunda bu takviyeyi şöyle anlatıyor: “Ağustosun; sekizinci günü sabahleyin saat 4'te ileri harekâta bir kere daha teşebbüs edildi. Solda bulunan AVUSTRALYA piyadesi (Azmakdere)'den Abdurrahmanbayırı’na doğru sağa çark yaparak Kocaçimen Tepesine hücum etmek emelinde idi. Fakat Türkler büyük miktarda takviye aldıklarından Avustralya’lıları çevrilmek tehlikesinden kurtarmak için, Azmakdere’ye çekmek ve Türklerin hücumlarına karşı bütün gün onları yerinde tutmak mecburiyetinde kaldık. 8 Ağustos sabahı 14'ncü Alaya takviye gönderdiğim iki bölüğün Kurtgeçidinden Abdurrahmanbayırına doğru inişi, bakınız düşmana ne tesir yapmış!
Her yıl olduğu gibi bu yıl da bir heyet, Gülcemal vapuru ile Çanakkale”ye gitti. Sahillerden bakarak gûya şehitleri ziyaret etti. Hattâ bu yıl, garip bir tesadüfle İngiliz donanmasına mensup askerler de karaya çıkarak kendi mezarlarını ve âbidelerini ziyaret ederken bizimkiler yalnız denizden, o kahramanlık meydanına bakarak hasretli ahlar
Abdülhamit'in, İngiltere ve Fransa'ya karşı denge unsuru olarak Almanya'ya yakınlaşma politikası, İttihat Terakki zamanında da sürdürülmüştür.
Savaş öncesi süreçte büyük devletler arasında ittifaklar teşekkül ederken İttihat Terakki yönetimi de Osmanlı'yı bu ittifaklardan birine dâhil etmek istemiştir. Ancak Osmanlı'nın