Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Birkan Girgin

Birkan Girgin
@BirkanGirgin
"Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah’ın zikri ile yatışır." 13/28
Moleküler Biyolog
Yüksek Lisans
İstanbul
İstanbul, 10 Ocak 1993
104 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
"Var'lık", "cihet'in kuşatılması" "itibariyle" "var'lık"tır. Bu nedenle, "var'lık", "mutlak" değildir. "Yok'luk" da, benzer olarak, "cihet'in kuşatılması" "itibariyle" "yok'luk"tur; bu nedenle "mutlak" değildir.
Sayfa 270
Reklam
"Kim'lik", "doğuş" ile başlar. "Doğuş'un mahiyeti", "kim'liğin zemin'i"dir. "Kim'lik", bu "zemin" esasında tesis olunur. "Doğuş" kavramı, "asli" ve "itibari" olmak üzere ikiye ayrılır. "Asli doğuş", "gönül'ün kelam ile maya'lanması"dır. "İtibari doğuş" ise, "var'lığa geliş"tir. Bu ayrımı, "Doğuş" başlıklı bölümde ele aldık.
Sayfa 269
"Dil"i, "kalb-zen'lik"ten kurtulmamış olan, "sükut" u "bilmez"; "düşünce dairesi"nde, hem de "mantıklı" olarak "söyler", "durur"; "söz'ü söz'e çatarak" "söylem" oluşturulur; "Attike'li Eflatun" gibi.
Sayfa 260

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Müfessir", sadece "tab eder"; yani, netice bakımından, "okumak" ve ya "dinlemek" yoluyla "dil dairesi"nde "tesis" edilecek "söz" oluşturulur.
Sayfa 260
Anadolu mayasının "ferdi birey" i bu itibarla, ne "tefsir"e "bakar", ne "kelam" adı altında tesis edilen "fikriyat"a, ne de "philo-sophia"ya.
Sayfa 260
Reklam
"Kelam", sadece "mahall" itibariyle, hangi "dil"de, "gönül" yoluyla "açılmışsa", " söz" cihetinden o "dil"e mahsustur.
Sayfa 256
Bu "Yüce İnsan" da, "Kelam, gönül'de Türkçe söz ile açılır"; "Anadolu'ya, gönül'de gelir" ve "Anadolu'da maya olur, gönül'e çalınır". Bu "açılış ve geliş" cihetinden "Türkçe", ne "kültür" ile alakalıdır, ne "etnografya" ile, ne de "antropoloji" ile. Çünkü, "açılan", "düşünce" dairesinde "tesis" edilen "söz" değildir; "açılan", gönül vasıtasiyle, Türkçe söz'lenerek dile gelen Kelam"dır.
Sayfa 258
"Türkistan'dan 'gelen' kelam"ın "asli kaynağı", "Kadim ve Hatem"dir. "Kadim ve Hatem" olan "Kelam"ın bir "Yüce Eser"i, bir "Yüce İnsan", "Türkistan'da açılır"; "kapalı" olmak cihetinden değil, orada "gizli" olmak bakımından. Bu "Yüce İnsan", "Öz'ü'nü, yani "Kelam"ı, "gönül'de Türkçe söz'ler"; işi "meal"e, "tefsir'e, "tercüme"ye bağlamadan. "Gönül'den söz'ler"; " gönül'e söy'ler"
Sayfa 257
"İzafi" olan "söz"den hareket ederek, "söz ve düşünce" yoluyla "ilim'deki kelam" a yol bulduğu kanatine varan, "kalp söz" tesis eder....
Sayfa 256
"Söz" tesis edilendir. "Söz", "söz'ü tesis eden"e ait "zemin'e", "izafi"dir. "Söz"ün, bu itibarla, "mutlağı" olmaz. "Mutlak"lık ifade etmekte kullanılan "sözcük" dahi, "tesis" cihetinden, " izafi"dir; yani, "tesis" edendeki "zemin"e bağlıdır.
Sayfa 255
Reklam
Anadolu Mayası
"Anadolu Mayası" itibariyle, "Türkistan'dan 'gelen' kelam" ın "asli kaynağı", "Kadim ve Hatem"dir. "Kadim ve Hatem" olan "Kelam", "namütenahi isim dairesi"ni ve, "sonra'sını" ve de "cümle'sini" kuşatır.
Sayfa 253
Kendime Özet Niyetiyle III
Bu noktada şöyle bir serzenişte bulunulabilir:" Sözü uzattı; üstelik işin içine Grekçe'deki kavramlar da girdi. Bunun neticesinde 'sahne'ler ayrıştı; 'kavrayış' ise zorlaştı. Kestirmeden Türkçe söyle; Attikeli'nin 'meram'ı nedir?" Cevap şudur: "Attike'li Eflatun, nefs'e bağlı olan
Cedit Neşriyat,
Theologia'nın Esasları 1
Bu manada "taklid'en teşkil'in esası", "muhayyile'de bulunan'dır"; "zaman'ın kaydı"altında olarak. Bu manada "taklid'en muhafaza'nın esası" ise, "hafıza'da bulunan'dır"; "zaman'a" bizatihi tabi olmadan, yani "zaman'ın kaydı" dışında kalarak.
Sayfa 49 - Cedit Neşriyat, "İnsanda rasyonel yeti faaliyetinin sonuçları"
Kendime Özet Niyetiyle II
"İtibari" bir kavram vasıtasiyle, " itibari olmayan" ı "söz" cihetinden "kuşatmak", yani "söz" olarak "tesis etmek", "esas olan"ı, "söz" cihetinden de olsa, "itibari"kılmak demektir; bunu kabul etmek mümkün değildir. "Öz", bizzat "kendi"dir."Öz"ü, Anadoluya " maya" çalanlar bilir; çünkü, "maya", esasen "öz"dür. "Attikeli'ler", bu hususu "bilmez"; "bilselerdi", "dönüşerek" "Anadolu'lu" olurlardı; çünkü "maya", "gönül'e çalınır" ve "dönüştürerek tutar". Bu itibarla, bu diyarın "mütefekkirleri", "öz'ün bilinmesi"ni, "söz'ün söylenmesi"ne tahvil ederler; yani, "söylem tesis ederler" ancak "bilmezler". Bu cihetten, Eflatun ile Kant arasında hiçbir fark bulunmaz.
Sayfa 236 - Cedit Neşriyat
Kendime Özet Niyetiyle I
Grek- Latin- Kilise diyarının farklı safhalarına mahsus bazı "fikri akımlar", "isim" ve "varlık ( asli mevcut)" "ayniyet'i" ile ilgilendiler; ancak "varlık" ile kıyasladıkları "şey'in" esasen "söz" olduğunu bir türlü idrak edemediklerinden ve, esasen "söz" olmayanın ise, "muhakeme" yoluyla "varlık (asli mevcut"a "bağlanamayacağını" anlayamadıklarından," abes" ile yüzyılları geçirdiler.
Sayfa 232
#5
Şu durumda akıl ve yuvası dimâğ ile beyin uyuşmaz varlıklardır. Bununla birlikte akıl, dolayısıyla dimâğ, beyinden bağımsız değil. Bir uzuv/organ olan beyin yoksa, akıl görünmez, görünüme çıkmaz. Tıpkı, bir canlı olan beşer belirmese insanın ortaya çıkmayacağı gibi. İnsan, nasıl varoluşca beşeri gerekiyorsa, aklın da öyle beyne ihtiyacı var. Ne var ki insan beşerden kaynaklanmadığı gibi akıl da beynin doğrudan verimi değildir. Aklın, biyoloji teşbihine başvurulursa, beyinle yaşamortaklığı (Y -> İng symbiosis) ilişkisi içinde göründüğü söylenebilir. İşte bütün bu sıralanan belirlemeler bizlere nesnelliği bulunmayan aklın, positiv doğa bilimine konu olmayacağını göstermektedir.
Sayfa 197 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
#4
Nasıl Leh gökbilimci Nicolaus Copernicus, sistemimizin merkezini yeryüzünden güneşe almışsa, Kant, kendisinin de, bilginin oluş/turul/masında odağı, tanınan şeyden tanıyan özneğe-dimâğa-kaydırdığını, böylelikle fizikteki Kopernik devrimini ("kopernikanische Wendung") metafizikte başarmış olduğunu bildirmiştir.
Sayfa 91 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
#3
Aristoteles'in nezdinde mantık, âlemin ve onda vargörülen olaylar ile varolanlararası bağıntıların düzgünce, tutarlıca düşünülmesi ile dile getirilmesini ayarlayan kurallar düzeneğinden başka bir şey değil. Bahsi geçen kurallar düzeneğinin başını kategoryalar çekmektedir.
Sayfa 83 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
#2
'Kavram', 'dimağ'da 'hakıkat âlemi'ni oluşturan 'varlığ'ın karşılığı ve iz düşümüdür. Varlığın, gerçeklik dünyasındaki kısmî karşılığı ve iz düşümüyse, 'varolan'dır. Dimağ ürünü kavramın, gerçeklik verisi varolanla izdivâcından bilgi doğar.
Sayfa 60 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
#1
Biçimsel-nesnel-mekanik-matematik doğa, "ben" in, "özne" nin karşısında "açıklama" yoluyla fetholunmağı bekleyen "hasım"dır.
Sayfa 29 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Gazel 83
Neye benzetsem güzelliğini bilmem ki Ahsen-i takvim ile tefsir edilmiş güzelliğin çünkü
Sayfa 271 - Kent YayınlarıKitabı okudu