"Şeb-i Yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir
Mübtelâyı gâma sor kim geceler kaç vakit"
(Yılın en uzun gecesinin hangi gece olduğunu müneccimler ile takvim düzenleyenler asla bilemezler.Onun hangisi olduğunu ancak gama müptela olmuş aşık bilir.)
ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi
araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne
kısacık bir akşam
o kadar kısa ki bir akşam
yüzümü suyun ardında buldum
kıyılar bu yüzdendir öyle dediler
kısacık yoğun bir akşam
serin bir akşam öyle söylediler
Çocuklarımız neleri sevmiyorlar ki…
Uçurtmayı seviyorlar sözgelişi,
Bir havalandı mı uçurtmaları
Daha da güzelleşiyorlar.
Maviliklerde gözleri
Özgürlüğü yaşıyorlar
Uçurtmalarla birlikte.
Bu günlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara..
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey"
falan yok...
Yüreğim sızladığı zaman
Gece yarılarından sonra,şafaktan önce
Bilmediğim bir istasyondan,bilmediğim bir müzik geliyor kulağıma:
Uzak
vahşi
Karanlık...
Gece denizleri gibi bir müzik,
Batık gemilerli gece denizleri gibi bir müzik,
Çağırıyor,çağırıyor beni durmadan
Ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim
Duvar Saati bozuldu. Başka da saat yok evde. Saat kullanmaya bir türlü alışamadım. Önceden de başkalarına sorardım, senin deyişinle, zamanın geçmesinin sorumluluğu hep onlara atardım.