'Çünkü bizim yasalarımızda yazmak mecburidir diye bir şey yok, yazmasan daha iyi diye birşey var. Hatta kutsal kitabımızda da yok. Tanrı oku diyor,yaz demiyor'
Kalabalık beni sahiden sıktı.Ben iki de bir de böyle oluyorum,bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum.Bu nefret falan değil,insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile.Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en ufak bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum.Bütün bu beynimdeki teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl bir hazin hal aldığımı tasvir edemezsiniz.
Aslında erkeklerde kadınlarda sonsuza dek şu üç gruba ayrılacaklar:Susunca güzel olanlar, konuşunca güzel olanlar, susunca da konuşunca da güzelliğini muhafaza edenler. Bu üçüncü gruba dahil olduğunu düşündüğümüz kişiye aşık oluruz zaten. Ta ki o kişi katogorisini değiştirene kadar.
Hüzne fiyakalı bir edebiyat giydirmekten başka nedir ki yazmak? Ya da okuyanı gıdık yerinden dürtmek. Gülsünler diye, üzülsünler diye, anlasın, anlaşsınlar diye. Ve kimseyle anlaşamayanların işiyken yazmak. Anlatabilseydim yazmazdım.
Hangi çiçeğe
toptancı nasıl isim verebiliyor binlerce şairin milyon yıldır adlandıramadığı şeylere. Yerli yerinde olsun klişeleriniz, şarabınız ve mumlarınız hazır olsun. Sevmek için iyi bir yürekten çok aksesuarlarınız tam olması önemlidir..
Bir genç kızın pürhayal gözleri, çirkin bir maskenin altında saklıgüzel bir ruhu görmeye muhtedir midir sanıyorsun? Sen çirkinliğin ne olduğunu anlamadan yaşadın öldün. Homongulus bu derdin ezeli aşinasıdır. Kimse hakikatı onun kadar acı tecrübelerle görüp anlamamıştır.