Acaba bizler, yara-almadığımıza , güçlü olduğumuza bu kadar inanan çocuklarımızın bir gün biz yok olduğumuzda duyacakları boşluğu nasıl hafifletebiliriz? Şimdiden başlanmalı, ama nerden ?
Umudum bittiği yerde çaresizlik başlıyor. Dört duvar arasına sığmayan nefes almanı bile zorlaştıran bir çaresizlik. Ve ben o kadar çaresizdim ki, gün doğana kadar sokak sokak dolaştım. Nefes alabilecek bir yer aradım kendime. Geceleri sokaklarda nara atarak dolaşanların ne hissettiğini daha iyi anlayabiliyorum şuan. " Beni anlamanızı beklemiyorum, yanında olmanızı da istiyor değilim. Sadece uyanın. Ey sıcak yataklarında derin uykulara dalmış olan mutlu insanlar, hepiniz uyanın. En azından bu kadarını yapın benim için, " diyorlar. Anneme göreyse " İçip içip dolanıyo sokakta serhoş serseriler. "
Bir bankın üzerinde sızıp kalmıştım. Sağ yanağımdan başlayıp tüm vücudumu kavuran sıcağın etkisiyle gözlerimi açtım. Kendime geldiğimde tam da olmak istediğim yerdeyim. Çöldeydim yeniden. Kum tepelerini aştım, çöl fırtınalarını geçtim, " Dedeee! Neredesin Dedeee?" Diye bagira bağıra bukdun sonunda aradığımı.
Ve yine nereden geldiği belli olmayan bir ses sarıyor etrafımı.
"Unutma, hepsi sadece bir rüya.
Susma, senin sözlerin tutacak onu hayatta
Karışma, kader yolunu çizecek nasılsa... "
Her insanın hayatında ne yapacağını bilemediği, dibi gördüğü, çaresizlikten elinin kolunun bağlandığı bir an vardır. Ve böyle anlarda birinin yardımına yetişmesini, kendisine akıl vermesini ister. İşte tam da böyle bir anda çıktı karşıma Aksakallı Dede. Ve dedi ki : " Yaz evlat! Leyla ile mecnun'u yaz."
"Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa , hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır. O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent mutlaka vardır."