Ömrümün iplerini elinde tutan insanoğlundan, uzak köy kahvesinde eğri bir sandalye bacağı olmayı bile isteyemezdim.
Ak sakallı meşenin dediğine göre, böyle bir şeyi istesem bile, insanoğlu beni duymazdı zaten.
Sağırdı çünkü o; kokularıma da, yeşillerime de, duruşuma da sağırdı.
Sözün özü, insanoğlu benim soyumun dilini çözememişti henüz; kokuca konuşsam da anlamazdı, renkçe konuşsam da...