Kendini boşuna harcamış olur insan,
Dilediğine erer de sevinç duymazsa.
Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi,
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu o kadar güzeldi ki hayranlıkla her sayfasını çevirdim .Hele hele Stefan Zweig eseri olması kitabı daha ilgi çekici yaptı gözümde.
Bir sanatçının dilini sevdiğinizde ve onla tanıştığınızda onu daha yakın tanımak istersiniz .Bütün kitaplarını okuyup hakkında bilgi edinmek istersiniz .Çünkü kitaplar aslında ne kadar inkar edilse bile çoğu zaman sanatçının içinden çıkan kişilikleri taşırlar .
Stefan Zweıg okumak bu yüzden benim için merak edici ve sırlarla dolu .
İlk okuduğum kitabı Satrançtı ve bu da okuduğum ikinci kitabı oldu .
Kitaplar birbirinden o kadar farklı duygulara sahipki üstünde yazarın adı yazmasa başka bir yazar yazdı sanabilirsiniz .
Tabii ikiside birbirinden güzel .
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu harika bir aşk'ı gözler önüne sunuyor .Öyle tahmin ettiğiniz türden bir aşkı değil .
Çocukluk aşkı ,sonsuza kadar aşk ama tek taraflı aşk...
Bir kitap boyunca mektup vardı ve bu mektup bu aşkı en derinlerinden hisseden on üç yaşından beri kalbinde tutan kişidendi.
Bilmiyorum ama on üç yaşından beri sevgi gerçekten içime bir burukluk bıraktı .
Kitap okurken ağlayan bir insan olsaydım kesin ağlardım çünkü kitapta geçen aşkın tadı çok tanıdık .
Her kitabın bir vakti vardır. Ve ben, o vaktin geldiği bir mevsimdeyim. Yoksa yanılıyor muyum? Her vaktin mi bir kitabı var?
Öyle bir vakitteyim ki tam da TUTUNAMAMA vakti...
Bu satırları kitaba başlamadan yazıyorum.
Okumaya nedense korktuğum bir kitap. Nedensiz bir korku, ya da tutunamama korkusu. Böylesine beğenilen ve çok okunan bir kitap beni
Tutkunuzun peşinden gitmelisiniz. Sevdiğiniz şeyin ne olduğunu bulmalısınız – gerçekten kim olduğunuzu. Ve onu yapmak için cesaret göstermelisiniz. İnsanın ihtiyacı olan tek cesaretin kendi düşlerinin peşinden gitme cesareti olduğuna inanıyorum.
– Oprah Winfrey