En nihayet karısı şunu sorduğunda sesinde bir şeyler kırılmış, yıkılmış gibiydi: “Seni konsolosluğa mı çağırdılar?” – “Evet” – “Peki gidecek misin?” Ferdinand titriyordu. “Bilmiyorum, fakat gitmek zorundayım.”
“Niçin zorundaymışsın? İsviçre’de sana emir veremezler. Burada özgürsün.” Birbirine kenetlenmiş dişlerin arasından öfkeyle tıslarcasına “Özgür! Bugün kim özgür ki?” dedi.