Sıradan bir gün, beni oradan oraya savurdu.
Bir yolculuk yaptım.
Her durakta bir kuyuya düşmekten,
Düştüğüm her kuyuda kendimi bulmaktan yoruldum.
...ve gözümün önünde bir kadın öldürüldü.
Uyumak ve rüyalarında kendilerininkinden farklı bir dünya görmek için.
Kız çocukları da bu rüyalarda onlara katıldılar.
Erkek çocukları katılmadılar.Bu rüya onlar için değildi.
Bugün ne oldu biliyor musun?annemle birlikte hastaneye gittim.Annem babamın kucağına vermişti de , babam bana köşeden simit almıştı ya hani.O zamandan beri ilk çıktım dışarıya .
Dışarısı ne kadar büyükmüş ! Dışarısının gökyüzü de kocaman.Annemi üç tane ağabey götürdü hastaneye.Tüfekleri var hepsinin.Annem kaçarsa annemi vururlarmış.Ama annem kaçmadı.Ağabeylerden biri hastanenin bahçesinde dolaştırdı beni.Sonra ne gördüm bil bakalım!Bir uçurtma!
İlk kez senle birlikte görmüştüm geçen yıl.Ben ne olduğunu bilememiştim de sen demiştin uçurtma diye.Kocamandı senle gördüğümüz.Bizim göğümüzdeydi hem.Bu seferki o kadar büyük değildi.Ama maviydi onun gibi.Ağabeye dedim ki :
"Bak uçurtma kaçmış!"
"Hani bakayım!Nereden kaçmış"
"Bizim göğümüzden kaçmış.Ama sakın onu vurma!"
Ağabeyin gözleri doldu ben böyle deyince.
Bana simit aldı.Babam gibi.
Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. O uçurtma nasıl kaçmış inci?
Kasıklarımdaki çatlakları seviyorum
insan olduğumuzun işareti
gerektiğinde
hem öyle yumuşak
hem öyle sertiz ki
vahşi ormanlar gibi
insan olmanın güzelliği bu
ne güzel yaşıyoruz duygularımızı
korkmuyoruz kırılmaktan
ustalıkla sarıyoruz yaralarımızı
sadece kadın olmak
kadınım demek
her şeyimle tam
ve eksiksiz kılıyor beni