Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Soner Kandemir

Soner Kandemir
@Genckalemler
Ne efsunkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet, Esîr-i âşkın oldum, gerçi kurtuldum esaretden.
Ayıplanan, hücuma uğrayan, tenkid edilen, kendisini koruyacak gazetesi olmayan Türk! Hakarete uğradığı zaman cevap vermeyen Türk!.. O Türk, namusludur, vefakârdır, dürüsttür; katı bir görünüşü vardır belki. Ama zayıflara ve iyilere karşı inanılmayacak kadar yumuşaktır.
Sayfa 22
Reklam
Bu ihanetlere mukabil Simav'da Kuva-yı Milliye'yi örgütleyen Belediye Başkanı Etrakoğlu Ahmet Efendi Girit'e sürgün edilecektir! Etrakoğlu demek, Arapça Türkoğlu demektir. Bu Türkoğlu Ahmet Efendi sürgünden döndükten sonra diyecektir ki: "... Simav'a Yunan birlikleri girdiğinde bayram yapanlar da kurtuluştan sonra Cumhuriyet bayramım kutlayanlar da aynı kişilerdir!”
Sayfa 118
Tehdidini savurdu. Cevher Ağa ile beraber başmabeynci ve başkâtip bu haberi Abdülâziz'e götürmek için saraya vardılar. Abdülâziz halini düşünüyor ve buhran içinde elim dakikalar geçiriyordu. Arada: - Beni Sultan Selim'e döndürdüler! Ben kimseye ne ettim? diyerek zihninden geçenleri yanındakilere ifham eyliyordu. Sonra Pertevniyal Sultana hitaben: - Validem! Bu işi kim etti bana, bilir misin? Diye sual etti. Validesi de: - Avni Paşa etti! Cevabını verdi. Sultan Aziz: - Yalnız Avni Paşa etmedi! Hoşunduk Koca Rüştü Paşa, hoşunduk Ahmet Paşa... Dedi ve ağlamağa başladı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Anadolu'nun renkleri(!), Kürtçü ve Kızılların biraderleri"
Karar: Ateşkesten sonra Rum nüfusunun artırılmasını sağlamak için Rusya'dan ve diğer yerlerden birçok Rum göçmeni getirmek ve ötedenberi topladıkları önemli miktardaki paralar karşılığında silahlar ve cephane sağlayarak çeteler oluşturmak ve bunları donatmak ve bir başkan ile iki üyeden oluşan kurul tarafından idare edilen her köy ve
Bu Hicaz'ın hali nedir böyle? Devlet ne zaman bir ıslahat projesi uygulamak istese Emir hazretleri çeşitli mazeretler uyduruyor. Demiryolu projesi ve yollardaki güvenlik eksikliği konularında takındığı tavır da aynı şekildedir. Şimdi Medine'de idaresi bana tevdi edilen bir dârülfünûn kuurlmak isteniyor. Ama öğrendiğime göre Şerif bu projeye de karşı çıkıyormuş. Bu muhalif tavırlar yüce Halife hazretlerini üzmektedir. Eğer ortada makul bir sebep varsa, devletler babanızın arasındaki anlaşmazlıkları gidermeye hazırım. Seçkin vali ve tecrübeli kumandan Vehib Bey'in önceden kararlaştırılmış ıslahatları yapmasına imkân verilmemesi gibi son dönemde Hicaz'da meydana gelen bazı şeyler, samimiyet sahibi kişileri üzmektedir.
Sayfa 75
Reklam
Hindistan Bakanlığı'nda Binbaşı'nın ayrıntılı raporlarını değerlendiren yetkililer, Noel'in cesaretinden övgüyle bahsettikten sonra "bir siyasal ünite olarak" Kürdistan'ın mevcut olmadığını, fakat zamanla gerekli zeminin yaratılarak bu yörede milli bilincin oluşturulabileceğine inandıklarını kaydediyorlardı.
Sayfa 38
Tecavüze uğrayan kadınlar arasındaki bir kadının birkaç yerinde yarası olduğu gibi gözleri de yarı kör bir duruma gelmişti. Tahkik Heyeti bu genç kadını da dinledi: Ben yangın başladığı vakit Çamoğlu Yusuf'un evinde oturuyordum. Üzerime bir Yunanlı atladı, herifi ittim. Beni dövmeye başladı. Yüzümde ve ellerimdeki yaraları o herif yaptı. Kandan bayılmıştım; ayıldığımda her yerim kan içinde ve ışığa bakamıyordum. Sonra evime gitmeye çalıştım. Sokakta yine o halde beni beş Yunanlı yakaladı ve sürüklediler. Çok ağladım, yalvardım fayda etmedi. Elcik köyünün yıkılması anında erkeklerin bir kısmı köyün mezarlığına kaçarken, kadınlar da tekke binasında toplanmıştır. Fakat kadınlar bu kutsal çatı altında da Yunanlıların tecavüzüne uğramışlardır. Kabak köyünde isimleri açıklanmayan iki bakire kız ve bir kadına köylülerin karşısında tecavüz edilmiştir. Bütün köy halkı bu olaya tanık olmuştur. Okçu köyünde isimleri açıklanmayan 20 kadın ve 10 bakire kıza sokak aralarında ve bahçe kenarlarında yapılan tecavüz, dayak ve işkence sonunda kadın ve kızların feryadını işiten köylü ağlamaktan başka bir şey yapamamıştır.
Sayfa 262
Yunan süvarileri bu köyde kafileler halinde kadınlara tecavüzde bulunmuşlar ve kimini bayırlara, kimini tarlalara sürüklemişlerdir. 14 Eylül akşamı guruba doğru bu köye 3-4 bin kadar tahmin edilen bir Yunan tümeni girmiş ve namusa tecavüz aynı anda başlamıştır. İsimleri tutanaklarda bulunan yedi genç kız onar kişilik kafileler tarafından ayrı ayrı Kavaklık ve Efeklik ismindeki kırlara götürülmüş ve oralarda bir süre tecavüze maruz kalmışlardır. Bu arada bir şahsın 12 yaşındaki kızı da Yunan askerlerinin tecavüzüne uğramıştır. Kör Oğlu'nun eşine de alevler içinde yanan evinin önünde tecavüz etmişlerdir. Bir çavuşun cesedinin önünde sekiz aylık hamile olan kadının üzerinden bir sürü Yunanlı asker geçmiştir. Yunanlıların bu şekilde teşkilatlanmasından da anlaşılıyor ki, daha Anadolu topraklarına adım atmadan burada yapılacak zulüm, vahşet ve soykırım girişimlerini çok evvelden planlamışlar ve bu gaye ile Anadolu Türk topraklarına ayak basmışlardı.
Sayfa 260
Ertuğrul Gazi'nin türbesi üzerindeki sanduka kırılmak suretiyle kaldırılmış, mezarı kazılmış ve üzerinde asıllı duran büyük avize kırılmış ve dökülen kristallerden mezarı üzerine haç işareti yapılmış ve Kuran-ı Kerimler yırtılarak ayaklar altında çiğnenmiş, özetle türbe içerisine çeşitli pislikler dökülmüş ve bu olayı yazmamak ve Yunan vahşetine lanetler yağdırmamak mümkün değildir. Türbenin etrafında bulunan binalar tamamen yakılmış olmakla beraber Ertuğrul Gazi'nin muhterem eşlerinin kabri üzerindeki demir parmaklıklar tahrip edilerek kabir kazılmış ve birçok yerlerine put işaretleri konulmuş, Osman Gazi'nin vefat ettiği yeri gösterir abide yıkılmış ve etrafına kalemin yazamayacağı çeşitli pislikler dökülmüştür.
Sayfa 194
Ege'nin Gediz ve kuzeyi bölgesinde yer alan şehir, kasaba ve köylerinde işlenmiş olan Yunan zulüm, işkence ve vahşetini o tarihte çıkmakta olan "Hakimiyeti Milliye (Ulus) gazetesinin sütunlarında izleyelim. Gazete, Turgutlu, Alaşehir, Salihli, Menemen, Manisa ve köylerinde işlenen cinayet, vahşet ve tecavüzleri "13 yaşında bir kızcağızımıza yüz Yunan vahşisi tecavüz ve zavallı yavrucak inleyerek ölmüştür. Bir kadının memesi oyularak barut doldurulmuş ve ateşlenmiştir." başlığı altında vermektedir.
Sayfa 248
Reklam
Şehit Kubilay'ın oğlu Vedat Aktuğ
Ortaokulu niçin bıraktınız? Okusaydınız ne olmayı isterdiniz? "Şartlar uygun düşmedi.. Hayata atılmam gerekti. Bana yol gösterenler, elimden tutanlar da olmadı diyebilirim. Eğer okusaydım babamın mesleğini, öğretmenliği seçerdim." Babanızın ölüm yıldönümlerinde ya da başka zamanlarda Menemen'e gidiyor musunuz? Sizi anma günlerine, toplantılarına çağırıyorlar mı? "Gidiyorum. Fakat eskiden olduğu gibi değil, ilgi azaldı. Menemen'e gidip döndüğüm günler daha çok üzülüyorum. Çünkü eskisi gibi anma törenleri yapılmıyor artık. " Sizce bu ilgisizliğin nedeni nedir? "Esaslı bir yaraya dokundunuz. Babam unutturulmak isteniyor. Hatta üzüntü verici karşı yayınlar bile yapılıyor. Gericilik hareketlerini ve olayları hepimiz görüyor ve biliyoruz. Geçen Bayram izinli olarak Kütahya'ya annemin yanına gitmiştim. Bayram sabahı bir camiye gittim. Namazdan sonra vaiz halkı ayırıcı, birbirine düşmanlık güdücü manada bir takım konuşmalar yaptı uzun uzun.. Doğrusu gittiğime gideceğime pişman oldum."
Sayfa 94
Beş oğlum ! Sizler benim bir tek vücudumdan dünyaya geldiniz. Eğer ayrı ayrı hareket ederseniz, deminki beş ok (misali) gibi herkes tarafından kolayca kırılırsınız. Fakat, bir araya bağlanmış beş ok gibi toplu bulunursanız, size kim kolaylıkla zarar getirebilir?
Sayfa 8
Yavuz Sultan Selim
Davete icabet edip uzun yolları kat' ile memleketine girdik; fakat sen meydanda görünmüyorsun. Pâdişahların ellerindeki memleket onların nikâhlısı gibidir; erkek ve yiğit olanlar kendisinden başkasının ona elini dokundurtmazlar; halbuki bunca gündür askerimle memleketine girip yürüyorum, hâlâ senden bir haber yok. Seni korkutmamak için askerimden kırk bin kişiyi ayırıp Sivasla Kayseri arasında bıraktım; hasma mürüvvet ancak bu kadar olur. Bundan sonra da saklanıp gözükmezsen erkeklik sana haramdır, miğfer yerine yaşmak ve zırh yerine çadır (çarşaf) ihtiyar eyleyip serdarlık ve şahlık sevdasından vaz geçesin.
Sayfa 261
Küçük bir çocuğa varıncaya kadar herkese sonsuz saygı göstermek ve buna karşılık saygı görmek büyük isteğiydi. Lütuf ve minnet altında kalmamak ve hayatta kimseye yük olmamak onun başlıca kaygısıydı. Düzenseverlik, hayır işlemek, her şeyde incelik, zariflik, davranışlarında sonsuz bir dürüstlük isteyen, kalabalıkdan ürken, olduğundan başka görünmekden ve merasimden hoşlanmayan bir yaradılışı; taşkınlıklardan, özellikle kozmopolitlikden, yabancı hayranlığından ve züppelikden iğrenip nefret eden bir seciyesi vardı.
Sayfa 10
"Âdet olduğu üzere, adem ile havva çıplak uyuyordu; en kusursuz masumiyetin aldatıcı da olsa örnek alınacak görüntüsünde, yan yanaydılar, birbirlerine dokunmuyorlardı. Uyanmadılar; efendi de onları uyandırmadı. Efendi'nin oraya gelme nedeni bir imalat hatasını düzeltmekti; yarattıkları ciddi olarak çirkinleştiren bu durumu nihayet farkına varmıştı; hayal edebilirsiniz, göbek delikleri yoktu. Cennetin yumuşak güneşinin henüz kavuramadığı bembeyaz bebek tenleri fazla çıplak, fazlasıyla sunulmuş gözüküyordu; bir anlamda müstehcendi. "
Sayfa 15
Babam büyük bir ihtilalci olmamı isterdi. Gülümsemekten kendimi alamadım. — Evet, biliyorum, normal ailelerde baba çocuğunun tıp okumasını ister, çocuk da devrim hayalleri görür. Ama benim ailem "normal" diye tanımlanabilecek bir aile değildi... — Anladığım kadarı ile babanız ilk ihtilalcilerden olmalı. — Herhalde o da kendini böyle tanımlardı. Daha doğrusu devrimci bir ruha sahipti diyebiliriz. Asla hırçın değildi. Hattâ neşeli, yaşamayı seven biriydi. Ama tam bir isyancı. — Neye karşı? — Her şeye karşı! Yasalara, dine, geleneklere, paraya, siyasete, okula... saymak uzun sürer. Değişen ne varsa ve değişmeyen ne varsa karşıydı. Kendisinin dediği gibi "Aptallığa ve zevksizliğe ve kireçlenmiş beyinlere" karşı! Muazzam karışıklıklar hayal ederdi.
Sayfa 13
Reklam
Cend'e gelmiş olmak ilk bakışta bir kurtuluş gibi görünüyorsa da aslında öyle değildi. Oğuz Yabgu Devleti'nin düşmanlığı kazanılarak buraya gelinmiş olmakla birlikte iki taraf arasındaki fiziki bağ kopmamıştı. Bunun için bir şeyler yapmak ve tam manasıyla Oğuz Yabgu Devleti'nin hakimiyetinden çıkmak gerekiyordu. Neticede kuzey komşusuyla düşman olan bu topluluk, güneydeki müslüman komşularına göre de gayrimüslim, "kâfir" idi. Uzun vadede iki tarafla da sorun yaşamak kaçınılmaz görünüyordu. Bunu bilen Selçuk, çevresindekilerle yaptığı görüşmelerden sonra en azından güney komşusuyla iyi geçinebilmek adına siyasi bir kararla İslâm'a girmeye karar verdi. Bunun için Cend veya Maveraünnehir'deki Müslüman bir valiye heyet göndererek kendilerine İslâm'ı öğretecek din adamı göndermesini istemişti. Böylece genel itibariyle Gök Tanrı inancına mensup oldukları kabul gören Selçuk ve çevresindekiler İslam dinini kabul etmiş, ardından vergi için gelen Oğuz Yabgu Devleti memurlarını "Biz Müslümanız; Müslümanlar kafirlere vergi vermez." diyerek geri göndermişlerdi.
Sayfa 18
Büyük Hun devletindeki bu siyasî birliğe rağmen, kabileler arasında bir hiyerarşinin de mevcut olduğu şüphesizdi. Meselâ beş Hun kabilesinin âsil ve aristokrat olduklarını biliyoruz. Bu kabileler uzun zaman imtiyazlarını kaybetmemişlerdi. Bundan sonra diğer Hun kabileleri geliyordu. Hunların altında da bir köle sınıfının varlığı kaynaklarımızdan anlaşılmaktadır. Bu köle kabilelerin, doğrudan doğruya Hun kabilelerine bağlı olmaları lazımdı. Türklerde şahıs köleliğinden ziyade kabile köleliğine rastlamaktayız.
Sayfa 46 - Türk Tarih Kurumu
Büyük Çin Seddi'nin yapımında, söylenceye göre, 300.000 askerin gözetimi altında 2 milyon köle ve angarya yükümlü köylü çalışmıştı. Bu ağır yük, toprak bakımından yoksullaşma, kölelerle tehlikesi, haksız vergi ve zulüm, bütün bunlar, köylülerin ayaklanmalarına yol açtı. Aslında Şi Huang-ti'nin sağlığında tahmin edilmesi gereken şeylerdi bunlar. "Eski' soylu sınıf da hoşnut saygınlığını koruyordu. Eski krallıkların hakları arasında da çok hoşnutsuz insan vardı. Şi Huang-ti'nin ölümünden (M.Ö. 209) sonra, köylü ve kölelerin isyanlarından, kölecilerin ve aristokratların ayaklanmalarından gücü tükenen Ts'in İmparatorluğu yıkıldı.