...nitekim kader yalnızca sahip olduğumuz ve edindiğimiz bütün her şey üzerinde değil, aynı zamanda kolumuz ve bacağımız, gözümüz ve kulağımız, hatta yüzümüzün ortasındaki burnumuz üzerinde bile tartışmasız bir hakka sahiptir.
..dünyaya mutluluk ve zevk beklentisiyle dolu olarak adım atarız ve kader bizi hoyrat bir şekilde yakalayıp hiçbir şeyin bizim olmadığını, her şeyin ona ait olduğunu gösterene kadar bunu gerçekleştirmeye yönelik o aptalca umudu koruruz....
İnsanlar ötelere gidemez, başka kentlerden uzanıp gelen yollar, hep bu dağların arka yamacında kesilip kalmıştır. Eğer itler bir kez tıka basa doyabilselerdi, insanları şaşırtıp, kaçacaklardı buradan...
Sırtında Emile Zola'nın 'Germinal'i vardı. Dün de 'Kerbela Vakası'nı taşımıştı. Belki de yarın, Lenin'in bir kitabını taşıyacaktı. Ya öbür gün... Bir aşk romanı... Hasan Dayı'nın sırtında, dünya edebiyatı gidiyor...
Sen, Normandiya'daki ana, Ukrayna'daki ana.
Sen, San Francisco'daki ve Londra'daki ana.
Sen Sarı Irmak ve Mississippi kıyılarındaki ana. Sen, Nepal'deki ve Hamburg'daki,
Kahire'deki ve Oslo'daki ana;
yeryüzünün dört bir yöresindeki analar,
dünyanın bütün anaları, yarın size askeri hastanelerde hemşirelik yapacak, yeni savaşlarda savaşacak çocuklar doğurmanızı emrederlerse, yapacağınız tek bir şey var:
HAYIR deyin!
Analar HAYIR deyin!
Merhabalar:) Yeni nesil kitaplara çok ilgisiz biri için sıradan bir polisiye roman gibi başlangıç yapılmış bir kitap; ama asıl başlangıç sonlara doğru kendini göstermeye başlıyor. Kitabı okurkenki akıcılık bir çırpıda bitirmeme vesile oldu. Beni etkileyen kısmı heyecanlı son kısmıydı. Okurken çok zevk almasam da korku sarmadı değil. :) Polisiye roman severler için ilgi çekebilir.