Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hasibenur

Hasibenur
@Hasibena
Allah, kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm'a açar. Kimi de (niyet ve ameline göre) sapıklıkta bırakmak isterse (İslâm'ı kabule karşı) sanki göğe çıkıyormuş gibi onun göğsünü dar ve sıkıntılı yapar. Böylece Allah, iman etmeyenlere bir azap/bir rüsvalık verir En'am 125
Sayfa 143
Reklam
Zira ilmin kaynağı zeka, amelinki ise iradedir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Arthur Miller gençlerin suça eğilimini şöyle izah eder: tüm suçluların ortak bir özelliği var; can sıkıntısı içinde boğuluyorlar... Etrafta amaçsızca dolanmak ve hiçbir şey beklememek ölmeye en yakın haldir...
Din de devrim de acı ve ızdırap içinde doğar, refah ve konfor içinde ölür.
Reklam
Din hayata, sanata, kültüre aittir. Ateizm tekniğe, bilime, medeniyete aittir.
"Bizim eğitim sistemimiz yalnızca medeniyetimizi inşa eder, fakat kendi kendine kültürümüze bir fayda sağlamaz."
Dini görüşün özü, bu negatif gerçekte, bu "büyük redde" yatmaktadır(A. N. Whitehead). Çünkü din, sanki bize şunu söylemektedir; hayvanların ne yaptığına bakın ve tam tersini yapın; hayvanlar tıkınır, siz oruç tutun; onlar çiftleşir, siz kendinize hakim olun; onlar sürüler halinde toplanır, siz inzivaya çekilin; onlar zevke yönelir ve acıdan kaçar, siz sıkıntıya girin. Kısaca, onlar nedenleriyle yaşar, siz ruhunuzla yaşayın.
Ressam Jean dubuffet der ki:"Ağaç beni hayranlık uyandıracak derecede şaşırtıyor". Şaşırmak ve hayranlık duymak, hayatı anlamamızın belki de tek şeklidir.
"Çünkü şayet biz bu dünyanın çocukları isek, dünyada bizim için kutsal veya 'kirli' bir şeyin var olması mümkün değildir."
Reklam
Ve o nesil. Üzerinde yaşadığımız acılı toprağın çocuğu. Asım'ın nesli.
Özgürlük edebiyatı yapan batılı insanın, salt moda etkinlikleri çerçevesinde bile insanı metalaştırdığı görülebilir. Halen bir meslek olarak benimsenen mankenlik bu kafa yapısının uzantısıdır.
Sayfa 12
Bugün problem alanı olarak önümüze getirilen konuların tümüne düzmece problemler diye bakılmalıdır. İnsanlar her neyi put olarak görmüşlerse o putlar karşılarına problem olarak çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, günümüz dünyasında asıl problemin, problem diye uğraşılan konular olmadığını, fakat asıl problemin kafa yapısından olduğunu söylemek gerekecektir.
Sayfa 11
Ona göre, gerçek entelektüel bir zümrenin emir kulu değildir, gerçek entelektüel bir devrin şuuru olmak zorundadır, bütün hakikatleri yoklamalı, bütün yalanların maskesini yırtmalı, kalabalığa doğruyu göstermeli, her düşünceye saygılı olmalı, tarafsız olmalı, vuzuhu fethe çalışmalıdır.
"Şöyle tasavvur et ki, kainat bir denizdir, biz insanlar ise meçhul bir semte doğru yol almış giden 'hayat gemisi'nin yolcularıyız. Dalgaların çarpıntısı ile sallanan geminin içinde bizde sallanmaktayız. Bununla beraber kimimiz kazan ağzında ocaklara kömür atıyor, kimimiz güvertede elleri arkasında gezinip bakınıyor, kimimiz de kaptan köprüsünde önünde pusula, dümen tutuyor... Ne demek istediğimi tabii anlıyorsunuz. Hepimiz, etrafımızdaki her şeyle beraber, geminin sallantısına uyarak eğilip ırgalanıyoruz. Fakat, aynı zamanda ayrıca kendimize mahsus hareketler de yapıyoruz. Ve hissediyoruz ki, eğilip ırgalanma şeklindeki birinci nevi hareketler 'bizim' değildir. Bunlar tabiat faktörlerinin eseridir. İkinciler ise 'bizim'dir. Bunların yapımcısı ve sahibi bizizdir. Gerçi iyi düşünürsek, berikiler de birinci nevi hareketler gibi 'yaratıcı kudret'in var edici görünmez eliyle vukua gelmektedir. O sonsuz denizi çalkalayıp gemimizi sallayan kudretle, güvertede bizi gezdirip etrafa bakındıran; kah güldürüp, kah ağlatan,  hülasa bizi var edip hayat sahnesine gönderen kudret -adına ister Tanrı de, ister Dieu- hep aynı kudrettir. Şu farkla ki, bu ezeli ve namütenahi kudret, 'bizim' dediğimiz hareketlerde doğrudan doğruya değil de bizim benliğimiz vasıtasıyla müessir olmakta; eserle müessir arasına, sanki üçüncü bir varlık olarak, 'biz' girmekteyiz. O ebedi ve aynı olan kudret bizi hareketlerimizde ve yaptığımız işlerde serbest bırakmaktadır. O kudret nedir? Onu sorma:    Halletmediler bu lugazın sırrını kimse    Bin kafile geçti hükemadan, fudaladan"
"Çünkü, huy ve tabiat ayrı bir şeydir. Bir insanın huyu maddi varlığının bir hassasıdır. Maddeyi değiştirebiliriz. Fakat tabiat ve mahiyetini değiştiremeyiz. Bir demir parçasını teknik usullerle şekilden şekile sokar, mesela çelik haline koyarsınız. Fakat demirin tabiatını değiştirip de onu altın yapamazsınız. Demir daima demirdir, altın da altındır. Yırtıcı bir hayvanı terbiye ederek bir dereceye kadar munis bir hale koyabilirsiniz. Fakat kediyi fare yakalamaktan, köpeği kemik yalamaktan vazgeçiremezsiniz. Akrep sokar, kurt parçalar. Sokmak ve ısırmak bu hayvanların tıynet ve tabiatındadır."
Reklam
"İlave edelim ki, bir zamandan beri üniversite fakültelerine ve yüksek mekteplere talebe alışta resmi makamlarca tutulan sakat bir kontanjan usulü gençlerin beğendikleri mesleği tutmalarına ayrıca engel olmaktadır. Tasavvur ediniz ki, eczacı bir babanın eczanede büyüyen oğlu, hazırlandığı ve istikbal beklediği eczacı mektebine giremiyor da buna edebiyat fakültesinin yolunu gösteriyorlar. Yalnız, şahsi kabiliyetler namına değil, memleket hesabına da körlük bu kadar olur. Hülasa, kuvvet ve kabiliyetlerine göre, meslek tutmamak yüzünden heder olan enerji ve istidatları, bezginlik ve bıkkınlık içinde tükenen ömürleri düşündükçe; iş ve meslek dağılımı bakımından henüz ne kadar geri ve iptidai bir durumda olduğumuzu daha iyi anlıyorum. Üniversite pröfesörlerinden birini tanırım ki, bana bir gün aynen 'Kitaptan ve okumaktan nefret ediyorum.' demiştir. Yine üniversitenin hekim profesörlerinden biri bana bir gün, aynen, 'Hekimlikten tiksiniyorum. Bir hasta görünce tüylerim diken diken oluyor.' demişti. Feci bir şey ve bedbaht bir hayat değil mi? Fakat bu zavallıların kabahati, sırf yanlış bir hayat yolu tutmuş olmalarıdır. Okuyucum! Tekrar edeyim ki, insan için mevki, servet ve şöhret gaye değildir. Gaye olan saadettir. Saadetin şartı ise, insanın kendi içi ile uyumlu yaşamasıdır. Beni dinle! İçinle, işin ve mesleğin uyumlu olsun. Huzur ve saadet bundandır." . Okuyucu notu: 1962 yılında yazılmış bir eser...
'Niçin herkes, İngiliz kumaşların, Çekoslovak camlarını, Hollanda balık konservelerini, İrlanda koyunlarını, Fransız şaraplarını, Danimarka tereyağlarını, Brüksel dantellerini, Rus kürklerini, İsveç mukavva ve kibritlerini tercih ediyor? Çünkü bunlar o ülkelerde en kaliteli şekillerde yetiştirilip üretilmektedir. Sizler de bizim ülkemizde böyle kaliteli ürünler meydana getirmeye çalışın! Bütün bu söylediklerimizi kim yapacak? Köylerimizdeki kör kardeşlerinizin ve babalarınızın gözlerini kim açacak? Bataklık ve ormanların en ücra yerlerine kadar gitmeyi kim başaracak?'
"-Beyler! Ne zamana kadar bu saklambaç oyununa devam edeceksiniz? Sürekli vatanseverlik, millet sevgisi ve medeniyete hizmetten söz ediyorsunuz. Ama millet için, vatan için, medeniyet için ne yapıyorsunuz? Kimileri milyonlarca lirayı aşırarak sevgili vatanımızı namuzsuzca soyarken kimileri de devlet daireleri, matbaalar, okullar ve üniversitelerde memurluk yapıyorlar. Öte tarafta ise milyonlarca halk mahvoluyor, gün geçtikçe kötüleşip kendini kaybediyor! Milletin temelleri çöküyor!"
Sayfa 124 - Nar yayıneviKitabı okudu