Hatice Ersoy

Ünlü filozof Sokrates yolda bir tanıdığına rastladı. Adam ona, “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” dedi. Sokrates, ne duyduğunu söylemeden önce sana küçük bir test yapmak istiyorum” dedi. Bu sözler karşısında adamın şaşırdığını gören Sokrates devam etti: “Hiç şaşırma dostum, düşüncelerimizi filtreden geçirmenin yararlarını şimdi göreceksin. Sana uygulayacağım testin adı ‘Üçlü filtre testi.’ İlk filtre ‘Gerçek Filtresi’. Şimdi söyle bakalım, bana anlatacağın şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?” “Hayır” dedi adam. “Aslında bunu bana başkası anlattı ve...” “Tamam” dedi Sokrates. “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreye geçelim, ‘İyilik Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana söyleyeceklerin iyi şeyler mi?” “Hayır, aksine…” “Öyleyse” diye devam etti Sokrates, “onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan da emin değilsin. Fakat yine de son filtreyi kullanalım: ‘Yararlılık Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana anlatacakların işime yarayacak şeyler mi?” “Hayır, sanmıyorum.” “O hâlde” dedi Sokrates, “eğer, bana söyleyeceklerin doğru değil, iyi değil ve işe yarar değilse bunları neden bana anlata- sın ki?” Kelimeler duvar da olabilir, köprü de. Onları, insanlar ayırmak için değil, birleştirmek için kullanmak önemlidir.
Reklam
Tasarlamak gerçek bir şeydir; açığa vurulmuş düşler, denenmiş demektir.
İnsan acı çekerken, hep neden bunları yaşıyorum diye durmadan sorgular. Ama insanın olgunlaşma süreci düz bir çizgiden oluşmuyor hiçbir zaman. Başımıza iyi ya da kötü şeyler gelebiliyor bu süreçte. Ben insanın bu pişme sürecini, çayın demlenmesine benzetirim hep: Sen bir susun; hep çaya ulaşmayı ve demlenmeyi arzuluyorsun. Bu süreçte yavaş yavaş pişmeye başlıyorsun, ısındıkça kötü hissediyorsun, “Neden ısınıyorum, neden bunlar başıma geliyor?” derken acı gitgide artmaya başlıyor. Kendi içinden belki söyleniyorsun su olarak, tek istediğim çayla kavuşmak ve demlenerek güzel bir çay olmaktı, nedir bu çektiğim diye. Bu acı veren sıcaklık içerisinde günler geçerken birden fokurdamaya başlıyorsun ve içinde isyan yükseliyor, artık ben bu acıya dayanamıyorum diyorsun. Halbuki sana acı veren o fokurdama hali bir yandan bazı şeylerin zamanının geldiğini müjdeliyor sana. Kaynama haline ulaştıktan sonra çayla buluşuyorsun nihayet ve bir süre dinginlik hali geliyor üzerine. Bu dinginlik halindeyken, sorguluyorsun yaşadıklarını, neden sıcağa maruz kaldığını, neden acı çektiğini anlamaya başlıyorsun yavaş yavaş. Hiçbiri anlamsız değildi çektiklerinin, seni bu noktaya getirecek olan şeylerden birkaçıydı. İşte bu anlamlandırma süreci, demlenme süreci oluyor, sen anlamını buldukça demini alıyorsun aslında. Ve en sonunda inanılmaz canlı renkleri ve efsane güzel bir tadı olan bir çay oluyorsun. İşte yaşadığımız bütün acılar, belki biz bunları hak etmesek de bize farklı bir deneyim sunuyor, olgunlaşmamızı ve demlenmemizi sağlıyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çok fazla susuyorsan, bağırmaman gereken yerlerde bağırırsın
Aslında hayatımızı en fazla strese sokan konuların başında görevimizi yerine getirememe endişesi geliyor. O kadar çok sorumlulukla güdüleniyoruz ki, içimizde hep tamamlanmamışlık hissediyoruz.
Reklam
Reklam