Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Aksâ
Aksâ
@Hazerpare
Ah be şi'ra bir bilsen, söylediklerimden çok fazla. Söyleyemediklerim...
İlahiyat
883 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Bu kitap benim için titre ve kendine gel etkisi oluşturmuştu. Bu sebeple de düşüncelerime yön verdi. Genel olarak her türlü konuyu içermesine karşın gayet sade ilerliyor.O zamanlar yaşanılan olaylara ayna tutarken kendi görüşünü esirgemeden dile getirmesi Arif Nihat Asya yı daha iyi tanıma fırsatı sunuyor. Kitabı okurken yazara soru sormuşsunuz da onun cevabını veriyormuş hissi uyandırıyor. Yazarla sohbet eder gibi..
Okudukça zihninizde yeni bir pencere açıldığını hissedeceksiniz ve bunun keyfi bambaşka.. okumak isteyenler hiç tereddüt etmesinler
Eniştem sayesinde tanıştım kitapla öyle bir kitap ki başlmanızla bitirmeniz bir oluyor. Karşılıklı diyalogların içine yerleştirilmiş analizler ve farklı görüşler ufkunuzu açıyor. Çok yönlü düşünmenizi ve çok şey öğrenmenizi sağlıyor. Düşünce kitabı tarzında cümleler barındırsa da sıkmıyor. Beni en çok etkileyen cümlelerden biri; Üç kıtanın sahibi sultan Süleyman mı özgür yoksa kendi halinde maldan mülkten bihaber tapusuz Süleyman mı Biri yükümlülükleri yüzünden Saraydan çıkamazken diğeri dilediği gibi geziyor. Bu manada bir cümleydi yanlış hatırlamıyorsam.Farklı açıdan bakmamı sağlamıştı
Okunduğunda kesinlikle pişman olunmayacak kitaplardan tavsiye ederim.
Cahit zarifoğlunun böyle olduğunu bilmiyordum, genel olarak sosyal medyada çokça rastladığım alıntılarından bir de izlemediğim ama epey popüler olmasından dolayı sıkça gördüğüm diziden tanıyordum.Tanıdığımı sanıyormuşum daha doğrusu.Kitabı kitaplığımda duruyordu. Zarifoğlunun paylaşılan birkaç alıntısından ibaret olduğunu daha doğrusu hep aynı cümleler dönüp durduğu için gördüğüm alıntılar dışında şiirlerinin bana ayrı birşey katmayacagını düşündüğümden dolayı okumayı erteledim.Kitabı okuyunca anladım ki Zarifoğlu basitleştirilen şairlerden biri.Onu sadece anladıkları ve çoğunu aşka yordukları cümlelerden ibaret kılmak büyük haksızlık bence.kitabı okurken bu düşünceler sardı zihnimi. o kadar güzel mısralarla karşılaştım ki insanı şah damarından vuruyordu resmen. İnsanlık dersi almak isteyenler Cahit zarifoğlu okumalı. Filistin başta olmak üzere afganistan keşmir gibi zülme uğramış müslümanların yanında kalemiyle Cahit isminin hakkını verircesine duran insanı silikleştirdiklerini anladığımda sinirlendim. Aynı zamnda inancı sağlam duruşu sağlam bir insana da ne kadar naif ne kadar zarif demeyi burda yakıştıramıyorum.Evet dilindeki nezaket hayranlık uyandırıyor ve yazdığı şiirler şairin kalbine ayna tutuyor onun kalbinden kendinizi görüyorsunuz. belki de bu yüzden şiirlerini buz dağının görünmeyen kısmı diye tabir ediyordur.
Hasılı okuyun çok şey farkedeceksiniz hiçbir şey göründüğü gösterildiği gibi değil kendi gözlerinizle görmek için okuyun en azından, birşey kaybetmezsiniz.
Okur Takip Önerileri
Günümüzde bir çok diziye ilham kaynağı olmuş kitaptır. Türünün mihenk taşı misali ilk örneklerinden olması nedeniyle de orjinaldir.Konusu günümüzde klişeleşmiş zengin oğlan fakir kız aşkını anlatsa da dönemin zihniyetini okuyorsunuz aslında.Karakterlerin bakış açısı düşünceleri etrafınızı kuşatıyor.Özellikle Ms.Darcy'deki gurur ve Mss.Elizabeth'deki önyargı insanlar arasındaki örülen görünmez duvarlardan en sağlamları olunca yıkılması da pek zor oluyor. Karakterlerin bu duvarlarla mücadelesi,duvarları kaldırma uğraşlarını okumak bana göre romantiklikten öte eğiticiydi."hiçbir şey göründüğü gibi değildir aslını öğrenmeden yargılamamalı."benim kitaptan çıkardığım önerme bu kısaca.
Yazarın kendi hayatını bilenler aslında Elizabeth'in kendisi olduğunu anlarlar ki yazar nezdinde de elizabeth'in yeri ayrıdır.
Ben ilk önce filmini izleyenlerden olduğum için karakterlerle kitabi okurken tanışmadım bu da zaten bildiğim olay örgüsünün değinilmemiş kısımlarını keşfetmemi sağladı. okumak isteyenler okusunlar hiçbir şey öğrenmezlerse güzel bir aşk okurlar
edebi bir beklentiniz olmasın tamamen günümüz gençlerinin dili hakim kitabın tamamında. Okumakta güçlük çektim kısa bir kitap olmasına rağmen bırakmak geldi içinden anlatımı kötü müydü hayır ama bana hitap etmiyordu. fazlasıyla argo içeriğinden dolayı zorlandım sanıyorum.Satın almadan önce Kitabı elime aldığımda karıştırırken son sayfadaki "Düşümdüm de anne beni en güzel sen sevdin" cümlesinden dolayı okunası bir kitap olmalı hadi alalım diye arkadaşımı da galeyana getirmiştim ama ikimiz de birbirimize "hadi bitirebiliriz "diyerek iteleye destekleye anca bitirebildik.Çok kötü bir kitap denemez adam içinden söylemek isteyip de söyleyemediklerini yazmış ama argo sevmeyenler okumasın.
Yazarı tanımak için kitap fuarından almıştım Mervin'le tanıştım. ikinci dünya savaşında subay bir genç, genç bile denemez daha 13 yaşında yaşadıklarını okurken inanamadım. Hatta aklıma direk takılan cümle: bu yaşta bu kadar stratejik düşünebilmesi normal mi? biraz fantastik olmuş diye yazarı eleştirmek gelmişti içimden ama daha sonra Çanakkalede aynı yaştaki subaylarımızın siyah beyaz fotoğrafları geldi gözümün önüne ve utandım düşüncelerinden. Daha dikkatli okumaya başladım.İnsanı olgunlaştıktan yaşadıkları yaşamaya mecbur kaldıklarıdır. işte bu kitapta savaşın olgunlaştırdığı genç subayın hayatını okuyorsunuz. okurken de bizim hikayeleri henüz anlatılmamış genç subaylarımızı aklınızda canlandırıyorsunuz. sade akıcı anlatımıyla etkileyici bir kitap tavsiye ederim.
İslam tarihi hocamın tavsiyesiyle okuduğum ve okuduğuma kesinlikle pişman olmadığım kitaplar arasındadır. İslam tarihindeki en hasas kırılma noktalarından biri olan Hz. Osmanın halifeliğini, yaşadığı sıkıntıları ve şehadetini anlatmasına karşın kesinlikle yargılamıyor.Hassasiyeti objektif olması ve olayları çarpıtmadan anlatması sahabilere duyduğu saygıyı açığa vuruyor ve Bu tavrı aslında bize de ders veriyor.
Her yazar ister istemez kendi görüşünü okura empoze eder ama Ömer Rıza Doğrulun üslubundaki nezaket ve yansız anlatımı özellikle günümüzdeki o sahabi iyi bu sahabi kötü gibi yargıları barındırmak yerine bizim doğru bir tavır almamızı destekliyor.
Kitabın roman tarzında kaleme alınması da bilgilerin daha kalıcı olmasını sağlıyor. Hz Osmanın hayatı kolay bir hayat değildi bu yüzden de kitabı okumaya başladığınızda yanınıza gelen hüzün bitince de yanınızdan ayrılmıyor. İslam tarihine ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir kitap, sıkılmadan okurlar ve bilgilenmiş olurlar.
Aliya ya neden bilge kral denmiş diye düşünenler bu kitabına başlasınlar kafi... Okurken vayy bee demekten kendinizi alamıyorsunuz.Kitaba çok merakla başladım ama bitiremedim maalesef. Bilge kral bilgeliğini konuşturunca benim cağilliğim avaz avaz bağırmaya başladı zira.Bütün meseleleri akademik anlamda ele almış bu da doğal olarak Terimlere fazlasıyla yer verdiği anlamına gelir.Felsefi psikolojik siyasi ideolojik eğitim sanat vs hayatın her alanından konuları içermesine karşın belirli bir seviyeye hitap ediyor.Anlamakta zorlanıyorsunuz ve kitap ağır ilerliyor bir çırpıda okunmuyor.içerdiği bilgileri hazmetmek için duraklıyorsunuz.Kitapları yarım bırakmak pek adetim değildir ama bu kitabın duraklama arası uzayınca ve araya başka kitaplar girince tekrar elime alamadım.Umuyorum ki bitireceğim ve bitirmenin gururunu yaşayacağım.
Necip Fazıl her zaman gerek yaşamında gerekse yazılarında net olmuştur. Öyle ki bu netliği bazen ben çok keskin cümleler diye içimden geçirerek okuyorum.Ama sabır taşı başka ... Necip Fazılın o keskinliğinden eser yok. O kadar naif ki Necip Fazılın eserlerinden en sevdiklerim arasındadır. Hala açar açar okurum aklıma esince.Eski masalın temelinde o kadar güzel yazmış ki hayranlık duymamak elde değil.Edebi dili betimlemeleri teşbihleri yeri geldiğinde istihzaları okurken içine çekiyor ve asıl kahraman siz oluveriyorsunuz gerçi cariye karşısında ben genç kız kadar sakin ve teslimiyet içinde olamadığım için yaptıklarına sinirlenmedim değil. Hasılı başlayınca bir çırpıda bitiyor ve film izler gibi ilerliyor.Okuyana da maddi ve manevi çok şey katıyor.
Mehmet deveci hiç bir edebi kaygı gütmeden içinden geldiği gibi yazanlardan. Onun yazılarını normal romantik insanlar da kaleme alabilirler bana göre aslında bu kadar basite indirgemek istemezdim ama kitabında biraz aradığımı bulamanışlık sardı içimi. Okurken bazı başlıklarda yapmacık gibi sanki zoraki yazmış gibiydi ya da maddi amaçla bilmiyorum... bazı yazarlar vardır dili olabildiğince sade olmasına karşın yazılarında kendini kaybedersin okudukça okuyasın gelir,böyle hissettirmedi işte, aradığım belki de buydu.Hasılı çocuk kitabı okuyormuşum gibi basit ve sıradandı.Okurken sıkıldığım ve bitirmekte zorlandığımı da söylemeden edemeyeceğim.Hasılı edebi detaylara önem verenler okumasın hayal kırıklığı yaşarlar.
İsminden dolayı heyecanlanıp aldığım kitabı maalesef aynı heyecanla bitiremedim. Okurken sinirimden hop oturup hop kalkmama neden olan bu kitap Türklere karşı iftira denecek kadar ileri giden ithamları barındırıyor. Türklerin kötülemesi için yazılmış resmen.Anlatılanların hepsi yaşanmış olaylar deyip hiçbir belge ortaya koymaması tamamen yanlı olduğunu ve kötüleme niyetiyle yazıldığını gösteriyor bana göre.Tamam Türkler gelirse tekrar eskisi gibi huzur gelir demesini beklemedim yazarın ama Türkler bölge halkına hiç rahat vermedi zülümleri bitmedi, Türk subayları erkekleri kaçırıp dağda asker olmaya zorladı, kadınlar genç kızlar Türk asker ve subayların korkusuyla evlerine saklandı demesi vesaire de fazlaydı Biz miydik anlattığı yoksa Türk diye nitelendirdiği bir grup muydu bilmiyorum gerçi böyle düşünme isteğim yazara karşı iyi niyetli olma çabamdan kaynaklıydı.Bir de bu fransızlar ne kadar barışçılmış (!) inanamadım
Yabancıların gözünden bakıp yeni şeyler öğrenme niyetiyle başladığım kitap tam bir fiyaskoydu.Bölge hakkında tarihi bilgisi olmayanlar okumasın kafaları karışır ve kendilerinden şüphe duyacak hale gelirler.
Okuduğum okulda seminer vermişti nasıl bir yazarmış diye yanında getirdiği kitaplarının arasından seçip satın almıştım. Bir kitabını okuduysanız fazlasına gerek yok . Genel olarak kitaplarında aşırı dram var duygu sömürüsüne gidiyor bir müddet sonra sıkıyor insanı. Çoğunlukla hataya düşmüş gençlere nasihat tarzında yazıyor ve Aynı konuyu aynı üslupta farklı karakterlere uyarlıyor bütün mesele bu. birden fazla kitabını okumaya kalkmak zaman kaybı olur bana göre yine de sevenler vardır saygı duyarım.
Öncelikle konu olarak çok farklı diyemem klasik haline gelmiş müslüman olmayan ya da örtüsüz bir genç kızın islamla tanışması ve öğrenmesi serüveni muhafazakar yazarların kitapları arasında olmazsa olmaz mutlaka bir kitap vardır bu konuda. ama içerik olarak kaliteli sorulan sorular verilen cevaplar mesafeli muhabbet ve gizli sevgi. Lise zamanları okuduğumda keyifli özellikle sonunun güzel bitmesi çok büyük artıydı bana göre.Kısaca bu tür bir kitap okuduysanız size çok birşey katmaz ama hiç okumadıysanız okumanızda fayda var belli başlı bilgilerin alınmasını kolaylaştırması hasebiyle.
Gül yetiştiren Adam bir roman olmaktan öte nasıl bir duruşum olmalı sorusunu düşündüren bir fikir kitabı etkisi oluşturdu bende. Kırılmış demek biraz yavan kalıyor karakterimiz için, kırılmaktan ziyade eksilmiş ve bi hayli yorulmuş bir adamın etliye sütlüye karışmaz diye kendi köşesinde öylece duruyor izlenimi vermesi ama içten içe gördüğü yanlışlara doğru sorularla müdahale etmekten çekinmemesini okumak düşündürücüydü. Bir şeyleri değiştiremiyorsam ve içime de sindiremiyorsam nasıl davranacağım ? Benim gül yetiştiren adamdan öğrendiğim cevap sessiz bir direniş... Kabullenmemek bir sessiz direniştir benimsememek normalleştirmemek ve ne olursa olsun her koşulda değişmemek ... Bunun için de bir meşgale gerek yüreğinin ketumluğunu bileyleyecek. Karakterin kendini güllere adaması bundandır bana göre.
Direnmek hiç sessiz olur mu? derdim kitabı okumadan önce, olmuş oluyormuş olmaya da devam edecek gibi duruyor...
Dedemin kitapları arasında bulduğum ve onun sayesinde okuduğum kitap hayli eski, ikinci basımıyla kütüphaneme eklenmiş oldu. Kitap tamamıyla yaşanmış olayları birinci kişinin ağzıyla sunuyor.Mavera dergisinin basım yıllarında Afgan rus savaşının kızıştığı zamanlar, Meral hanım okuduğu bu dergi vasıtasıyla Cahit Zarifoğluna mektup gönderiyor. Bu mektuplar dergide yayınlanıyor daha sonra da kitaplaştırılıyor.İşte bu kitap savaşta ailesini korumak için Pakistan'a gönderen mücahidlerin yanında onlara ihanet edenleri ve tabii ki bizzat hicret eden kadın ve çocukların başlarından geçenleri anlatıyor.Bir çırpıda okunanların bir zamanlar yaşanmış olduğunu idrak ettiğinizde boğazınızda bir yumru hissediyorsunuz.Sadece Münevver'in Hicretini okumak bile olayların vehametini ortaya döküyor. Savaşın sadece askerler arasında olmadığını ve silah yerine insanların değerleri vasıtasıyla psikolojik olarak nasıl saldırdıklarını okumak zor olsa da kesinlikle umutsuzluğa düşürmeyen içinde inanç ve ümit barındıran bir kitap,okumak çok şey kazandırdı.
