“Size şu kadarını söylemek istiyorum, sizin seviyorum dediğiniz, aslında şimdiki gerçek “seviyorum” değil, gelecekteki “seviyorum”dur. Yalnızca içinizdeki gerçek sevgi açlığından, tutku ateşinizin eksikliğinden, sahte ve ısıtmayan bir ışığın varlığından ötürü, farkında olmadığınız bir sevmek ihtiyacıdır bu. Bu ihtiyaç kimi kadında bebekleri okşamakla, kimi kadında gözyaşları dökerek histeri nöbetleriyle gösterir kendini. Önce, kesin olarak şunu söylemeliydim size: “Yanıldınız; karşınızdaki beklediğiniz, hayalini kurduğunuz insan değil. Acele etmeyin, gelecektir, o zaman ayılacaksınız; yaptığınız hatadan ötürü canınız sıkılacak, utanacaksınız, sizin o utancınız bana büyük acı verecek.”
Bir çocuk büyüklerinin kusurlarını ilk yakalayışında, küçük kafası, büyüklerin hiç de öyle tanrısal zekaları bulunmadığını, kararlarının her zaman akıllıca, düşündüklerinin her zaman gerçek olmadığını, her zaman dürüst davranmadıklarını anlayınca, dünyası yıkılır, paramparça olur. Tapılan tanrılar devrilir, bütün güvenlik yok olur. Ve tanrılar bir kez düştüler mi, tam düşerler. Ya paramparça olur ya da pisliğin içine gömülürler. Onları yeniden ayağa kaldırmak kolay bir iş değildir, zaten bir daha eskisi gibi de parıldamazlar. Çocuğun dünyası, bir daha eski bütünlüğünü kazanamaz artık. Acı veren bir büyümedir bu.
Gökyüzüne işaret etti. “Kanımca eğer bir tanrı tüm bunları yalnızca bizlere bir teoloji dersi vermek adına yaratmışsa, onun hem espriden hem de hayal gücünden cidden yoksun olduğu konusunda hemfikiriz.”