Müziğin kulağa hoş gelmesi için eslere, cümlelerin anlamlı gelmesi için noktalama işaretlerine gerek olduğu gibi, dinlenmeyi ve hiçbir şey yapmadan derin düşünmeyi-hatta yalnızca kanepede oturmayı- bütünün anlamlı olabilmesi için, yaşamın doğasında var olan ayrılmaz bir parçası olarak görebilmeliyiz.
Bir karadelik oluşurken muazzam bir gama ışını patlaması yaratır ve koca koca galaksileri ışığıyla kör edip milyonlarca gezegeni ortadan kaldırır. Yani her an yok olabilirsin. Mesela şimdi. Ya da şimdi. Bu yüzden, yaparken ölmekten mutlu olacağın şeylerle uğraş her fırsatta.
Ben, bir Kuzgun’um. Aydınlığı taşımak için karanlıkta gezerim ve sesim umut sesidir. Beni yakalayamazsınız. Ben, bir insan değilim. Ben, bir fikrim. Ve bu, bir meydan okuma değil, bir fikir beyanıdır.
“Ortalıkta öyle fütursuzca, rahatça şiir okuman büyük aptallıktı. Aptal, lanet olası bir züppenin yapacağı bir şeydi. Bir insana üç beş dize verirsen kendini tüm Yaradılış’ın Tanrısı sanır. Kitaplarınla su üstünde yürüyebileceğini sanırsın. Eh, dünya onlarsız da gayet iyi idare edebilir. Bak, seni ne hale getirdiler; dudağına kadar çamur içindesin. Serçe parmağımla çamuru karıştırsam boğulursun!”
“Görüyorsunuz ya, bu kadınların dini anaçlıktı, değişim algısına da dayanan ahlak kuralları ise gelişim ilkesini ve bilge kültürlerinin güzelliğini ortaya koyuyordu. İyi ile kötü arasındaki esas zıtlık hakkında hiçbir fikirleri yoktu, onlara göre hayat gelişim demekti, onları mutlu eden şey gelişmekti; ve gelişmek, onların aynı zamanda göreviydi.”