Dünyanın en barışçıl ve en tarafsız ülkesi olan İsviçre'de, 18 yaşına gelen erkekler için askerlik hizmetinin (parayla değil, vücuduyla) zorunlu olduğunu biliyor muydunuz?
Ayrıca yine İsviçre'de askerlik kadınlara zorunlu değil ama gönüllü olarak yapabiliyorlar.
Bizde ise parayı bastıran -eskiden erkekler tarafından kutsal görülen- şimdilerde ise zaman kaybı olarak düşündükleri askerlik hizmetini yapmış sayılıyorlar.
Parası olanın, babası ağa olanların! çocuklarının askerlikten kaçma teşebbüslerinin devlet eliyle meşru kılınması değil midir bu?
Nasıl eğleniyor muyuz🤔
Şahsen bu işi parayla yapan insanların bu işi kendi içlerinde kutsallaştırmadıklarını ve bir işe inanmayanın o işi iyi yapamayacağını düşünenlerdenim. Bu nedenle kötü bir asker olmaktansa verdikleri para ile iyi bir askerin aynı işi yapmasını tercih ederim.
Bazı şeyler vardır ki keyfe bırakılmaz, eğer sana çalışmak ister misin diye sorsalardı, keyfine kalsaydı sen derdinki çalışmak zahmetli bir iş ne gerek var derdin.
Çok da uzak geçmişte değil, bu ülke savaşlar gördü. Halen de iç çatışmalar devam ediyor.
Senin ordun güçlü olması lazım. Şimdiki ordumuz sayısal kalabalıktan başka bir şey değil. Ordumuzun güçlü olduğu kanısında değilim.
Güçlü olmak için inanmış, inandırılmış, inançlı vatandaşlara intiyaç var.
Ayrıca sen bu işi oluruna bırakırsan cahil ve tek derdi para kazanmak olan ama irade ve beynini kullanmayan askerlerle doldurursun ordunu.
Okumuş, öğrenmiş, sana verilen görevi sorgulayarak vazifenin daha başarılı olmasına sebeb olacak gençlere daha çok ihtiyacı var ordumuzun.
Bu iş şakaya gelecek bi durum değil, savaş çıktığı zaman hepimiz asker oluruz devri geçmişte kaldı artık.
Nitelikli askerlere ihtiyaç var.
Bir kaç gün önceki kadın cinayetinde kendi kanıyla yazılmış o yazıyı gördüğümde bende böyle hissettim. Nasıl olurdu da bir insan bir insana bunu yapabilirdi. Eşyası kırıldığında, arabası çizildiğinde dünyayı yakan o adamlar nasıl olurda söz verdikleri bir insana zarar verebilirlerdi. Bu kadar mı bir obje haline gelmişti kadın gözlerinde. Hala aklım almıyor galiba hiçte almayacak zaten . Almasını da istemem .
Yani eğer eksiklik mutsuzlukla eşdeğerse farkına varırsak tamamlarız. O zaman da mutsuz olmayız. Ama biz aslında farkına varamadığımız bir eksiklikten ötürü mutsuzsuz çünkü tamamlayamıyoruz gibi bir anlam çıkar böylelikle.
Neleri ve kimleri kıskanıyorsunuz? Neden kıskanıyorsunuz?
YouTube kitap kanalımda Shakespeare'in hayatı, mutlaka okunması gereken kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/rGxh2RVjmNU
Onlarca kişiyle birlikte Othello'nun sahip olduğu kıskançlığın başka insanlarda ne kadar değişken olabileceğini gösteren kolektif bir inceleme yazdık.
Sadece benim
Hayatında kendine saygısı olacak kadar düzenli olup spor yapan ,müzik aletleri çalan, gerçekten kendisini mutlu eden şeyleri rutin haline getiren insanları kıskanıyorum. Bir karar verdikten sonra iradeli şekilde devam ettirenleri kıskanıyorum. Anı yaşayabilenleri , bir sürü dil konuşabilenleri, benim kesfetmediğim onlarca filmi izleyenleri, okumadığım yüzlerce kitabı okuyanları, müzikten anlayanları, düzgün beslenmesi olanları,sakin kalabilenleri, kendi varoluş amacını anlayanları, aşkı bulanları, erken kalkanları ve en önemlisi dünyayı gezenleri kıskanıyorum. Ne çok şey kıskanıyormuşum ama yazmak rahatlattı 😊 Kıskandığını söylemekte ne büyük ayrıcalıkmış teşekkürler bu başlığı yazdığınız için 🙏
işte tam olarak bu rahatlama duygusunun oluşmasını istiyordum, böyle olabilmesine çok mutlu oldum. aristo'nun katharsis olayını yani ruh arındırmasını gerçekleştirmiş oldunuz, tebrik ediyorum