Matruşka Tanya
@MatruskaTanya
Instagram: matruska.blog
32 okur puanı
Şubat 2020 tarihinde katıldı
Yunanca "Anatoli" yön belirtmede kullanılan ve "Doğu" anlamına gelen bir kelimedir. Truva Savaşı'ndan sonra Küçük Asya'ya hızla yerleşmeye başlayan Yunanlılar, burda pek çok koloni şehir oluşturdular. Zamanla bu şehirlerin sayısı hızla arttı. Yunanlılar burda kalan topraklari anakaraya göre doğuda kaldigi için Anatoli kelimesinin ek almış hali olan "Anatolia" ibaresini doğudaki bu şehirlerinin bulunduğu coğrafyayı ifade etmek için kullanmaya başladılar. Anatolia bu bağlamda "Güneşin doğduğu yer" anlamındadır. Güneşin doğudan doğması ve Anadolu'nun doğuda bulunmasınin yanısıra bu söz aynı zamanda sembolik bir mânâda taşımaktadır. Yunanlılar bir yeri isimlendirirken aynı zamanda o isimlerin içinde gizli sembolik ifadelerde kullanırlardı. Güneş ise onlar için medeniyeti sembolize etmekteydi. Çünkü güneş, ışık ve aydınlık demektir Tarih boyunca birçok ilkin bu topraklarda gerçekleşmiş olmasına ve medeniyetin burada doğmasına yapılmış bir ithaftır bu. Yani bir mânâda medeniyetin doğduğu yer demek istiyorlardı. Türkler ise bu topraklara yerleştikleri zaman Anatolia'nın kendi dillerine en yakın söylemi Anadolu demişlerdir uygarlık güneşi Anadolu'dan yükselerek tüm dünyayı aydınlatmıştır
Sayfa 14
Anadolu ya da diğer adıyla Küçük Asya; Karadeniz, Ege ve Akdeniz arasında kalan dağlık bir yarımadadır. Bugün Türkiye'nin Asya Kıtası'nda kalan topraklarının tümünün genel adı olarak kullanilsa da Osmanlı döneminde Fırat Nehri'ne kadar olan Doğu sınırı için bu ad kullanılırdı.....
Sayfa 14 - Maya kitap
Matruşka Tanya tekrar paylaştı.
“Bendeki yorgunluğu bağışla;
bir yol derdinde eskidim,
yolda bile değil.”
Okur Takip Önerileri
"Sevgi bir çiçekse, saygı onu koruyan saksidir. Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin. Saksı mutlaka çatlamıştır"
Bekri Mustafa
Büyük olasılıkla 17. yüzyılın ilk yarısında yaşamış, içkiliciliği, hazircevapliği, nükteleri, içki yasaklarına karşı duruşuyla ünlenmiş ve ismi iyi içicilere simgi olmuş İstanbul'un ünlü ayyaşı
Bekri Mustafa, bütün şiddetiyle hüküm süren içki yasağını delmek için kayıkçılık yapmaya başlamıştır. Denizin ortasında herkesten uzak demlenir. Birgün iki yolcuyu Beşiktaş'tan Üsküdar'a geçirmek üzere kayığına alır. Onları göz ucuyla süzüp tehlikesiz olduklarına karar verir, denize açıldıktan sonra zulasindan yudumlamaya başlar. Ne var ki bu iki yolcu tebdil-i kıyafet gezen IV. Murat ile sadrazam Bayram Paşa'dir. Padişahın işareti üzerine Bayram Paşa Bekri'den kendilerine de içki vermesini ister. Bekri, " Bir şartla" der, "içince sapitmayacaksiniz" Kabul edip içerler. Bir süre sonra Bayram Paşa gürler: " Bre hayırsız herif sen bizim kim olduğumuzu bilir misin? Bu zat Padisahimiz Efendimiz'dir, ben de sadrazam kullariyim" Bekri Mustafa sakin cevap verir: " Ben size içince sapitmayacaksiniz demedim mi? Nafile, boşa konusmusum"
Sayfa 76
"İbadet etmek ve Allah'ın huzuruna ruhen varabilmek için zihni uğraştıran şeylerin bulunmaması lazımdır Eğer kazaya razı olmazsan daima kalbin kederli olacak, zihnin o hatıralarla uğraşacak ve şaşkınlık içinde olacaksın niçin böyle olmadı da şöyle oldu diye üzüleceksin Böyle kederli, üzüntülü bir gönül ibadetle nasıl meşgul olabilir ve kendini Allah'ın huzuruna nasıl götürebilir Çünkü kalbin geçmiş ve gelecek fikirlerle ve onların üzüntüleriyle doludur...."
Marifetname' den (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
"Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık; Sevilmeyi beklerken, beklemeyi sevmişiz"
Cemal Süreya
Matruşka Tanya tekrar paylaştı.
"Yoluma dikenler ekmeyin.
Dünya halidir,
Belki yarın bana yalınayak gelirsiniz.."
Matruşka Tanya tekrar paylaştı.
"Birisini unutmak zorundaysanız, bunu sindire sindire yapın. Çünkü aklın zamansız öldürdükleri, yürekte amansız dirilir."
Matruşka Tanya tekrar paylaştı.
"Eşyayı dahi incitme’ diyen medeniyetin mensuplarıyız. Su içtikleri bardağı öpen mevlevileri düşünün. Ormana girerken, genç ağaçları korkutmamak için baltanın sapını bezle saran tahtacıları.Şimdi ise birbirlerinin küçük bir hatasını bekleyen ne çok insan var."
