Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Meryem Nur Demirtaş

“… çünkü hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi.”
Sayfa 97
Reklam
“Ama hakkımızda tasarlanabilecek her şey gerçekten de olasıdır, bizim için gerçek olmasa da. Bunların bizim için gerçek olmayışına başkaları gülerler. Onlar için gerçektir. Öylesine gerçektir ki, eğer kendi kendinize verdiğiniz gerçekliğe sıkı sıkıya tutunmazsanız, giderek onların size verdikleri gerçekliğin sizin kendi kendinize verdiğiniz gerçeklikten bile daha gerçek olduğunu kabul ettirebilirler size.”
Sayfa 189
“…her şeyin yapma ve mekanik, indirgeme ve kurgu olduğu yerde: dünya içinde dünya: üretilmiş, birleştirilmiş , tasarlanmış, kurulmuş dünya; yapmacık, bozmaca, uyarlama, aldatmaca, beyhude dünya; yalnızca, onu tasarlayan insanoğlu için anlam ve değeri olan dünya.”
Sayfa 58

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Aman tanrım, sararıyorsunuz. Yoksa şimdi siz de bir dakika önce bir başkası olduğunuzun bilincine mi varıyorsunuz?”
Sayfa 50
“Siz o sözcükleri bana söylerken kendi anlamınızla dolduruyorsunuz; ben de kavrayamıyorum onları, kaçınılmaz olarak, kendi anlamımla dolduruyorum. Birbirimizi anladığımızı sandık; oysa gerçekte birbirimizi anlamadık.”
Sayfa 48
Reklam
“İnsan, ömrü boyunca kendisine yolunu şaşırtan bir hayalin peşinden koşar boş yere ve sonra da kendi biçimlendirdiği hatadan dolayı gökyüzünü suçlar.”
Sayfa 70
“Bu hep böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.”
Sayfa 4
“Her toplumsal sınıf, kendi yaşamı açısından herhangi bir öneme sahip olmayan erdemler üzerine ahkam kesiyordu. Zenginler tutumluluğun öneminden dem vururken, işsiz güçsüzler emeğin yüceliği üzerine afili laflar ediyordu.”
Sayfa 16
“Sahip olunan her türlü fiziksel ve zihinsel ayrıcalığın felakete sürükleyen bir yanı vardır; devrik kralların sendeleyen adımlarında izini sürebileceğimiz türden bir felaket. Diğerlerinden farklı olmamak daha iyidir. Çirkinler ve aptallar bu dünyada her şeyin en güzeline sahiptirler. Kafaları son derece rahat, ağızları bir karış açık öylece oturup oyunu izleyebilirler. Zafer nedir bilmezler belki ama en azından, yenilgiyi de tatmazlar.”
Sayfa 6
“…Kendimizi hep yanlış anlıyor, başka insanlarıysa nadiren anlayabiliyorduk.”
Sayfa 68
Reklam
“Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyorlar da hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar.”
Sayfa 55
“Boğarak öldürmeye çalıştığımız içgüdülerimiz, zihnimizi kuşatıp bizi zehirliyor. Beden bir kez günah işledi mi günahla ilişiğini keser çünkü eyleme geçmek bir arınma biçimidir. Geriye hiçbir şey kalmaz, alınan zevkin anısından ve pişman olma lüksünden başka. Şeytana uymamak için yapılması gereken tek şey ona boyun eğmektir. Direnirseniz, ruhunuz kendi koyduğu iğrenç kurallarla iğrençleştirdiğine, kendi kendine haram kıldığına duyduğu arzuyla hastalanır. Dünyanın en büyük olayları insan zihninde geçer derler. Dünyanın en büyük günahları da insan zihninde işlenir.”
Sayfa 23
"-Ya içmediğin zamanlar? - O zaman ararım. -Hep arayacaksın sen. Ya resim, ya kitap... -Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı. -Anlamadım. -Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur, kimi müdürlüğüne; kimi işine, kimi sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez."
Sayfa 183
"İnsanlarda anlayamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartma gereğini duyarlardı? Futbol maçı hastalarınınkini anlıyordu. Ya ötekiler? Binlerce gazete satılıyor bu şehirde. Örneğin şu yaşlı adam! Yoksa FATİH'TE İKİ EV YANDI başlığını görüp 'İyi, benim orada evim yok.' diye düşünebilmek rahatlığı için mi okur? BİR ADAM KARISINI ÖLDÜRDÜ. 'İyi etmiş. Kim bilir ne namussuzdu.' ÇİN'DE İSYAN. 'Beter olsunlar, kırsınlar birbirlerini. Bize dokunmasınlar da!..' Bu 'biz' dediği daha çok 'ben' değil mi?"
Sayfa 122
"Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar."
Sayfa 24
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.