Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Melek Kaçak
Melek Kaçak
@Melek_6206
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi/ blog yazarı
Öğrenci
21 Şubat 2001
1657 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Popüler kültür tuzaklarından biri
Normal İnsanlar, kitabını birçok booktuber sayfasından görüp merak ederek okumak için edindim. Başlarda kitabın vereceği çok önemli mesajlar olduğunu düşünüp heyecanla ilerlemeye başladım ancak kitap belli bir süre sonra bir anlamı olmaktan çıkıyor. Verdiği herhangi bir mesaj ya da belli bir anlamı olan ifadelerin yerini iki ergen çocuğun daha sonra büyüyen iki insanın arasındaki toksik ilişkiye dönüyor kurgu.
Herkes tarafından neden bu kadar beğenildiğini anlamamış olmakla birlikte kendi açımdan vakit kaybı olarak gördüğüm kitaplar arasında yerini aldı. Tavsiye eder miyim diye sorulacak olursa? Çok daha iyi romanlar okumuştum, bu yüzden tavsiye etmiyorum..
İnsan zora düştüğünde en ilkel içgüdülerine geri dönmek zorundaysa bu kadar ilerlemişlik neden?
Bir dünya hayal edin. O dünyada tüm hayvanlar hastalıklı diye yok ediliyor. Kediler, köpekler, besi hayvanları... İnsanlar uzun bir süre besin olarak sebzelerle meyvelerle idare etmeye çalışıyor ancak onların da kötü virüs yaydığı ortaya çıkıyor. Tek çare kalıyor geriye bir yamyam gibi insan yemek. Ve artık bir besi hayvanı gibi yetiştirilen insanlar ya da sokakta tek başına gezen yalnız bir kişi, mezarlıkta olan ölüler besin olarak tüketilmek zorunda kalınıyor. Peki sizin böyle bir durum karşısında tavrınız nasıl olurdu.
Kitap distopya olarak en üst seviyelerde. En iyi şekilde insanın içindeki ilkelliği ortaya çıkarıyor. Her şeye adapte olan insan vicdanı sızlamadan kendi türünü kesip yiyebilecek bir vahşiliğe erişiyor. Sonuna ise hadi be sende mi Brütüs demekten kendinizi anlamayacaksınız.
Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum ancak gerçekten çok feci sahneler yer almaktadır o yüzden midesi iyi olanlar için rahatlıkla ilerleyen bir eser olabilir. Midesi hassas olanlar cidden sıkıntı yaşayabilirler.
Edebiyatla kalın..
Epsilon Yayınevinde telef olan bir kitap daha
Kitabın konusu çok güzel. Olaylar bir gerilim romanında olması gibi ancak o kadar kötü bir çeviri yapılmış ki eksik bir şeyler kalıyor. Aslında beğendiğim hatta hala ara ara okuduğum birçok kitabın çevirisini Epsilon Yayınevi yapmasına rağmen bu aralar çıkardığı kitaplarda çeviri sıkıntıları var.
Okuyun diye tavsiye etmek çok isterdim ama zaman kaybı olacak çünkü bir şeylerin eksik olduğu bariz bir şekilde hissediliyor...
Okur Takip Önerileri
*Okumaktan Pişmanlık Duydum*
Kitabı ilk gördüğümde gerçekten zengin bir içeriğe sahip, içinde normalde pek rastlanmayan bilgiler öğreneceğim kanısına kapıldım. Ancak kitabı elime alır almaz büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Cidden ilk yüz sayfaya kadar dayandım sonra da bırakmak zorunda kaldım çünkü benim okuma hızımı yavaşlattı.
İçerik tamamen Occidentalizmden besleniyor. Her Hollywood filmine farklı bir vizyon getirmeye çalışmış. Filmlerin ana metinleri tamamen başkayken kendi kendine mitolojiyi, tarihi, siyaseti reverans gösterip bambaşka anlamlar çıkarmış.
Fazla vaktiniz varsa okuyabilirsiniz ancak bence okuyunca da tatmin olacağınız bir eser değil.
Yaşamak sadece nefes almaktan mı ibaret? Aldığımız her nefes bize yaşadığımızı mı gösteriyor? Peki ya yaşamak istemiyorsak? Acılarımızın son bulmasını isteyip de kavuşamıyorsak?
Onca Yoksulluk Varken, öyle yüreklere darbe vurup iz bırakan eserlerden. Geçmişin getirdiği travma, ırkçılık, toplumsal dışlamak kitabın ana temalarından.
Nazi döneminde kamplara götürülüp işkence yapılan; kamptan kurtulduktan sonra fahişelik yapmaya başlayan Madam Rosa, kendisi gibi fahişelik yapıp hamile kalan kadınlara belli bir ücret karşılığında çocuklarına bakarak yardım eder. Madam Rosa'nın en büyük korkusu bir gün sosyal hizmetlerin çocukları elinden almasıdır. Bu yüzden çocuklara sahte belgeler yapıp, onlara yeni bir hayat inşa eder.
Muhammed herkesin bildiği haliyle Momo, Madam Rosa'nın baktığı çocuklardan biridir. En çok değer verdiğidir hatta. Momo Madam Rosa'ya başlarda gerçek ailesini, hayat hikayesini söylemesi için zorluk çıkartırken Madam Rosa'nın hastalığı sonucu bu arzusundan uzaklaşır ancak şans bu ya işte vazgeçmişken geçmişi hakkında bilgi edinir.
Kitabı okurken kendimi kaybettim. İçimden dünya bazılarına bu kadar acımasız olamaz diye bağırmak geldi. Madam Rosa'nın tekrar Nazi kampına götürülecek korkusu, Momo'nun yalnızlık korkusu içimi yaktı. Filmi de varmış ancak hemen üstüne izlemek ruhsal açıdan çok yorucu olabilir. Bu yüzden ara verip izlemenizi tavsiye ediyorum.
Bence belki yaşın üzerinde okunması gereken bir kitap çünkü psikolojik olarak insanı yıpratabilir..
Edebiyatla kalın...
Polat Özlüoğlu'nun kalemine Peri Kızı Af Buyrun eseriyle başladım. Kalemi gerçekten etkiledi beni. Ne çok ağır ağdalı bir dili vardı ne de çok kolay bir dile sahipti. Biraz üstüne kafa yormamızı istediği belli ediyor kendini cümlelerinde.
Eser hikayelerden oluşmuştur. Hikayeleri geride kalmış, kimsenin görmek istemediği kadınlar hakkında. Bundan dolayı her bir öykü benim için daha anlamlı hale geldi. Öykülerde kadınların ruhunu hissetmek mümkün.
Kesinlikle tavsiye ediyorum. Okunması gereken eserlerden bence.
Edebiyatla kalın..
Napoli Romanları serisi dört kitaplık bir seridir. Takma adıyla seriyi yazan Elena Ferrante'nin kitapları binlerce okura ulaşmış, birçok farklı dile çevrilmiştir.
İlk kitapta Lenû ve Lila'nın arkadaşlığının başlangıcını okumaya başlıyoruz. Neden bu arkadaşlık bu kadar sağlam bağlarla birbirine bağlı? Bu kadar farklı yoldan ilerleyen iki insanın ortak noktası nasıl olur? Bu gibi sorulara cevap bulunacak bir başlangıçla başlıyor eser.
Seri ilerledikçe aslında arkadaşlığın ve aşkın sadece kelimelerden ibaret olmadığını, arka planında çok farklı etmenlerin bulunduğunu öğreniyoruz. Aynı zamanda değişen siyasi koşulların etkisinin topluma yansıyışı gözler önüne serilmiş. Hep aynı koşullarda ilerleyen hayat şartları bir anda değişmiş Doğu'dan gelen bazı siyasi düşünüş tarzları toplumdaki var olanı düzeni bozup yeni bir yapılaşmanın önünü açmıştır ve artık yavaş yavaş modern İtalya portresine bürünmeye başlamıştır. Tüm bu arka planda olan olaylar Lenû ve Lila'nın arkadaşlığına zarar verecek mi? Yoksa ne olursa olsun bu arkadaşlık devam edecek mi?
Seri gerçekten çok etkileyiciydi ancak bazen çok mu uzatmış yazar diye düşündüm fakat sonradan üst üste ara vermeden okuduğum için beni biraz bitsin artık dedirttiğini anladım. Bu deneyimimden yola çıkarak biraz ara verip öyle okumanızı tavsiye ediyorum. Zaten her kitabın başında küçük özetler yer alıyor bu da bir önceki kitapta neler olduğunu hatırlanmasını sağlıyor. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Herkesin gönül rahatlığıyla okuyabileceği bir seri.
Kitapla kalın...
Mina Urgan edebiyat tarihi için çok önemli katkıları olan bir dehadır. Gerek yaptığı çalışmalarla gerekse toplumsal olaylara karşı duyarlılığıyla birçok kişi tarafında sevilip sayılmıştır. Ne kadar onun düşüncelerine karşı duranlar çıkmışsa da ona karşı her zaman nazik bir tutum içerisinde bulunmuşlardır. Bir tek onun siyasi kimliği nedeniyle hocalığa kabul etmeyen rektör ona karşı olumsuz bir duruş sergilemiştir.
Bir Dinozorun Anıların'da kendi yaşantısı üzerinden yaşamında önemli rol oynayan dönemleri o dönemlerde oluşan siyasi ve kültürel ortamı yansıtmıştır. Mina Urgan'ı olumlu anlamda kıskanmamak elde değil. Ailesi entelektüel denilecek bir ortamda vakit geçirir. Mina Urgan'da böyle biraz ortamda doğup büyümüştür. Dönemlerinde henüz yeni edebiyat alanında çalışmalar yapan genç şairler, yazarlarla aynı masaya oturup fikir alışverişi yapmak şansına sahip olmuştur. Beni en çok etkileyen bölüm ise henüz gençken Mustafa Kemal Atatürk ile dans etme onuruna sahip olması.
Kitabı okurken hiçbir şekilde elimden bırakasım gelmedi. Sayfalarında öyle hızlı akıyor ki nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlamıyorsunuz. Ben okurken keyifle okudum. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Çünkü böyle bir eser çok nadir karşılaşılan bir yapıdadır.
İçerik hakkında bilgi içermektedir
"Ve Tanrıların en sevdiği kullar aşıklardır. Çünkü aşıkların yürekleri inanç, akılları tutku, ruhları masumiyetle yıkanmıştır. Bir delilerde vardır bu saflık bir de sevdalılarda. İşte bu sebepten tanrılar aşıkların işini kolay kılmıştır"
Ahmet Ümit
Beş ayrı diyarda, beş farklı ülkenin prensi aynı anda aynı rüyayı görürler. Rüyalarında bir kızın bilinmeyen bir kentte dolaştığını tam ona yaklaşacakken kızın aniden bir kapıdan çıkıp gittiğini görürler ve gönüllerini bu kıza kaptırırlar. Uyandıklarında ise rüyanın anlamını bulmak için gizlice ayrılıp kahine başvuruda bulunurlar. Rüyalarında gördüklerinin her şeyi değiştireceğini öğrenip geri saraylarına dönerler. Babalarına onları anlatıp bir dizi olaydan sonra o kızın hayaliyle yanlarına yardımcı alıp başlarlar aramaya. Ancak bu arayış zamanında aşk tanrıçasının verdiği öğütleri unutmamaları gerek.
Ahmet Ümit bu sefer her zamankinden farklı bir eser ile karşımızda. Eser masal türü şeklinde yazılmıştır. Başta biraz ne okuyorum gibi bir duyguya kapılma oluyor fakat bu duygu hiç uzun sürmüyor. Çünkü öyle akıcı bir kurguya sahip ki sonunda ne olacak merakıyla hızlıca akıp gidiyor. Okurken birçok yerinden notlar çıkarılabilecek harika bir eser olmuş. İşte yine Ahmet Ümit farkı diyorum ve okumanızı tavsiye ediyorum.
Edebiyatla kalın...
Kitabın ilk başlarında David Copperfield'ın annesine önyargıyla başladım. Bu nasıl bir anne, çocuğuna yapılan zulümlere göz yumuyor. Evlendi de çocuğunu unuttu gibi... Ama okuyunca annenin elinden bir şey gelmediğini onun da öyle bir hayat hayalini kurmadığını öğrendim.
David Copperfield doğumundan başlayıp hayatının orta yaşlarına kadar anılarını yazar bu kitapta David Copperfield olarak ortaya çıkar.
Doğumundan itibaren her türlü zorlukla karşı karşıya kalan David'in hayatına misafir oluyoruz. Bazı satırlarında gözyaşını tutamayacaksınız. Bazen de onun maceracı ruhuyla sizde bir maceraya atılacaksınız.
Edebiyatla kalın..
"Hasta uyanmanı istiyorum
Hastaysan eğer
Yaşıyorsun demektir."
Mehmet Çerezcioğlu
Mavi Saçlı Kızı kelimelerle anlatmak kolay değil. Hani derler ya kelimeler kifayetsiz, işte o his. Ama yazar tam olarak o hissi açıklamış. Kelimeler cümlelere, cümleler duygulara dönüşmüş.
Kitapta Burçak Çerezcioğlu'nun zorluklarla dolu yaşamını gün gün geçirdiği günlüğüne konuk oluyoruz. Yaşamın tadını doya doya yaşayan bir kızın bir anda lösemiyle birlikte yavaş yavaş sönen ışığına şahit olmak kitapta en vurucu olandı. Başka vurucu bir nokta ise babasının dilinden dökülen "Hasta uyanmanı istiyorum. Hastaysan eğer, yaşıyorsun demektir." cümlesiydi. Aslında bir babanın çaresiz, elinden hiçbir şey gelemediği için kızının acı çekmesini istemesine şahit oluyoruz. Çünkü acı çektiği halde hayatta, yeter ki hayatta olsundu.
Kitabı okumak için psikolojinizin en iyi olduğu dönemi tercih ederseniz daha iyi olur çünkü bu kitabı okumak için sağlam bir psikolojiye ihtiyacınız var. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Edebiyatla kalın...
Öksüzlüğümüz savaşın getirdiği büyük yıkımların arasında ayakta kalan bir arkadaşlığın öyküsü olması yanısıra annesi ve babasının yerini savaşta kaybetmiş; çocukluğu hasretle geçmiş bir çocuğun hayatı ele alınmış.
Kazuo Ishiguro ile tanışma kitabım oldu. Dilini pek sevdiğim söylenemez. İlk elli sayfada kitap bayağı sıkıcı geçti. İlerleyen sayfalarda alıştım derken tekrar konunun durağanlaştığı bölüme geldiği için kitaba adapte olabilmek zor oldu benim için. Tavsiye eder miyim, bilemem? Belki de yanlış zamanda okudum kitabı.
Edebiyatla kalın.
Fakir Baykurt'la tanışmam lisede oldu. Ancak ders bazlı olaya baktığımız için neden bu kadar eseri var, hepsini birden sınava kadar nasıl aklımda tutabilirim gibi endişeler ekseninde bir tanışma oldu. Hocanın isteği üzerine 'Kaplumbağalar' adlı eserini okumaya başladım sonra yazarın diline vuruldum. Uzun bir ara okumayıp 'Eşekli Kütüphaneci' adlı eseriyle tekrar sevdiğim o buram buram Anadolu kokan dile geri döndüm.
Eşekli Kütüphaneci kitapların önemine fazlaca yer veren bir eser. Kitapların uygarlığın en büyük ışık kaynağı olduğunu ve kitapsız bir toplumun hızla ilerdiği yokuş ancak bu kadar yerel bir dille, halkın ağzından anlatılabilirdi. Ayrıca yıllarca tartışmalara konu olan Türk-Yunan ilişkilerine değinmesi siyasi arka planını doldurucu olmasını sağlamıştır.
Kesinlikle herkese tavsiye edeceğim kitaplar arasında. Hatta kitaplarla arası çok iyi olmayan insanların bu kitabı okuyunca edebiyat dünyasına katılmamasına olanak yok.
Edebiyatla kalın..
Bu kitap dokunamadan sevenlere
Adalet, yirmi dokuz yaşında ölümcül bir hastalık atlatmış bir kadındır. Hastalık için tedavi görürken geçmişe derin bir yolculuk yapar. Ta ki çocukluğunun, masumiyet çağının zamanına döner. Orada yaptığı hatalarla yüzleşir. Bir hata vardır ki onu asla unutamaz. Bir zihinsel engellinin elinden zorla aldığı tek gözlü oyuncak ayı için ağlayışını unutamaz. Ve onu görüp hatasını telafi etmek için yolculuğa çıkar.
Çıktığı serüvende bir yabancıyla tanışır. Ancak bu yabancı sanki onu daha öncede tanıyormuş gibidir. Bir yandan gitmesini isterken bir yandan da içinden onun kalmasını istediğini anlar. Birlikte seyahat ederken ikisi de sırlarını birbirine verir. Sırlardan biri de tanıştığı yabancının onu tanıdığı hatta ona aşık olduğunu öğrenir. Adalet'in doktorunun kardeşi olan yabancı hastalık döneminde onun yanında olup ona dokunmadan sevip korumuştur.
Bu kitabı zevkle okudum. Anlatım dili oldukça kolay ve anlaşılır. Herkese tavsiye ediyorum.
Spoiler içerir
Yaşadığımız hayatta mutluluğumuzu engelleyen pişmanlıklarımızdır. Ne kadar her şeyi arkamızda bıraktığımızı ve bulunduğumuz anda yaşadığımızı iddia etsek de aklımız hep keşkelerimizdedir.
Nora yaşadığı hayatı beğenmediği için intihar etmeye karar verir. Bir avuç ilaç alır ve ölüme yatar. Ancak gözlerini bir kütüphanede açar. Bu kütüphane ona tekrar şans verir. Orada okulda destekleyicisi olan okul kütüphanecisi rehberlik eder. Eline büyük ya da küçük pişmanlıkların yer aldığı kitabı verir. Değiştirmek istediği anlara gidebileceğini eğer mutlu olacağı hayatı bulursa orada kalacağını söyler. Fakat bir şeyi unutmamalıdır; yaşamak istediği ana sadece geri dönebilmektir.
Kitap gerçekten güzeldi. Ben severek okudum. Kesinlikle her yaşın okuyup algılayabileceği bir eser. Edebi yanı var mı derseniz, edebi bir zevk beklemeyin çünkü bu kitap sıcak yaz günlerinde iyi zaman geçirmek için okunacak ferahlatıcı kitaplardan.
Ek eleştiri: her popüler kitap okuyanı linçleme kültürü oluşmuş maalesef. Bu durum iyice moral bozucu oluyor. Hayatın keşmekeşinde sürekli böyle beyin yoracak kitap okunmasını beklemek biraz tuhaf. Artık şu linçleme kültüründen kurtulmamız gerek.
