“Gerçek rahatsız ettiğinde yalan üstüne yalan söyleriz ta ki yalanın orada olduğunu hatırlamayıncaya kadar.Fakat hala oradadır.
Söylediğimiz her yalanla gerçeğe borçlanırız.
Ve er ya da geç o borcu öderiz”
Ofisimdeki kitaplığımda yıllarca okumamı bekleyen bu kitap bir idam mahkumunun yaşadığı son günlerde kafasından geçenleri anlatıyor. İdam törenleri seyirlik bir gösteriymiş gibi halk çığlıklar atarken ve cellat son darbeyi indireceği anı beklerken peki idam mahkumu ne hisseder? Daha da geriye gidersek mahkemede avukatlar savunmalarını yaparken ve hakimler kararlarını verirken mahkum ne düşünür? Hücrelerinde bir başına kaldıklarında kafalarına hangi düşünceler takılır?
Bu kitap, suçlu olarak tabir ettiğimiz insana uzaktan bakmak yerine, adeta beyninin içine girmemizi ve onun da bir insan olduğunu fark etmemizi sağlıyor.
Farklı bir bakış açısı okumanızı tavsiye ederim.