Gerçekte yaşam herkes için kısadır. Seninki hemen hemen sonuna varmış ve kendime karşı saygılı değilsin. Çünkü, mutluluğunu başkalarının ruhundan arıyorsun
Gerçeklerden kaçmaksa zayıflar için bir gerekliliktir çünkü onlar zayıflıktan ilham alırlar. Bu insanlar bilgi sahibi olacak kadar özgür değildirler ve yozlaşmış oldukları için yalanlara ihtiyaç duyarlar
Hiçbir zaman etkileyici ve güçlü biri gibi görünmeye çalışmadım. Kendini büyük göstermeye çalışan kişi, özünde büyük değildir. Büyük ve bilgili görünmek gerçekten büyük olmak anlamına gelmez
Bir alimi ele alacak olursak, onun yüzlerce kitapla iç içe olması demek onun bir süre sonra kendine özgü düşünceleri yitirmesi demekse onun tümüyle düşünce yetisini kaybetmesine neden olur. Kişinin kendine özgü düşünceleri kaybetmesi, onun davranış özgürlüğünü de yitirmesine neden olur.
Kısa bir dönem olduğu doğruydu ancak işkence ve ölüm iş başında olduğunda artık zamanın kısalığının ya da uzunluğunun bir önemi kalmaz.
İnsan tek bir saati bütün ömrü boyunca ya§ar
Şu yeryüzü - Yaratıcı'nın günahı! Fakat artık başkalarının günahlarının kefaretini ödemek istemiyorum. Kıtaların dışındaki bir can çe kişmede, akışkan bir çölde, gayri şahsi bir batışta, doğumumun etki sinden kurtulmak istiyorum."
Verilen ziyafetlerden birinde, garsonun biri, elindeki büyük yemek tabağını yere düşürmüştü. Atatürk, konuğundan özür diledi: “Şu millete her şeyi öğrettim de, uşaklık etmesini bir türlü öğretemedim.”
Atatürk, üstelik babadan oğula kalacak bir iktidar düşüncesine karşı olduğu için, oğlu olmasını siyasi bakımdan sakıncalı görürdü. Ama, başkalarının çocuklarıyla ilgilenir, oynar ve onlara Rumeli türküleri söylerdi.
Bir gün, İzmit’te bir okul gösterisinde, küçük bir oğlan çocuğu, Atatürk’e hayran hayran baktıktan sonra birdenbire kucağına atılıp onu öpmeye başladı.
Arkadan, öteki çocuklar da öğretmenlerinin elinden kaçıp, Atatürk’ü öpücük yağmuruna tuttular. Atatürk, yanındaki yetişkinlere döndü, “Görüyorsunuz ya,” dedi. “Bu çocuklarla ben aynı kuşaktanız.”
Ancak o sabah, ortada bambaşka bir durum vardı. Sekretere söylediğine göre, Gazi, iki gece üst üste yatağına girmemişti. Yalnız kahve içerek, arada bir de sıcak bir banyo yaparak kırk saat durmadan kitap okumuştu. Hasan Rıza, onu kütüphanesinde, geceliğinin üzerine ropdöşambrını geçirmiş, bir kitabın üzerine eğilmiş olarak buldu. Söylediğine bakılırsa, hiç uykusu yoktu.
Oysa gözlerinin yorulduğu belli oluyordu. Arada sırada gözkapaklarını ıslak bir tülbentle siliyordu. Okuduğu kitap, H. G. Wells’in Dünya Tarihinin Ana Hatları’ydı.
Bu kitap, ona birçok şeyi açıklamıştı. Bitirir bitirmez Türkçeye çevrilmesini emretti.
Akıl dışı bir toplum, ahlâkî ödlekler toplumudur; ahlâkî standartların, prensiplerin ve amaçların kaybolması nedeniyle felç olmuş insanların toplumudur.