Mutluluğu sadece kendi kalbinde bulabilirsin ! Mutluluk bütün isteklerinin yerine gelmesi demek değildir... Mutluluk sahip olduklarından değil, kim olduğundan beslenir !
Keşke, diyordu, keşke bir yağmur tanesi olsaydım. Geçmişi, iş bulma, para kazanma derdi olmayan tasasız bir yağmur tanesi... Böyle kendimi taa yükseklerden boşluğa birakiversem , sonra da süzülüp gitseydim toprağa . Keşke...
Bir seyyah demiş ki: Dünya yüzünde sevilmeye ve sayılmaya layık Türklerin hiç bir medeni eserleri olmasa bile yalnız şu gökten yıldızları toplayıp minareler arasında yazıyı yazmayı akıl edişleri ve bunda muvaffak olmaları onları medeniyette ne kadar ilerde olduklarının ifadesidir.
Satın alma keyfim, artık keyiflikten çıkıp tiryakilik, hatta bağımlılık haline dönüşmüştü.. Gecenin bir körü, uykumun en derin yerinde birden yatağımdan fırlayıp ve acele giyinip sokağa çıkmaya başladım. İstanbul’u turlayıp ne kadar açık dükkan bulabilirsem bir şeyler satın alıyordum. Eve, 20-30 sıcak ekmek ve kilolarca damardan tuzlama işkembeyle döndüğüm oluyordu. Mahallenin itleri ve kedileri bana artık evliyaymışım gibi bakar oldular. Arabamı satıp üstü kapalı küçük bir kamyonet aldım. Çünkü arabamın bagajı küçüktü ve satın aldıklarımı bir kerede taşıyamıyordum. Bu satın alma krizleri nedeniyle ekonomik durumum bozulunca mağazalardaki ucuzluk günlerini kollamaya başladım
insanoğlunun yaşlandıkça ne denli değişebileceğine akıl sır ermiyor. Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Az konuşan, yazın bile lacivert ve koyu gri takım elbiseden başkasını giymeyen, çok ciddi, hatta tutucu biriydi. Aynı zamanda çok da çapkındı. Robert Mitçum’un bıyıklı haline benzerdi. Ellisini geçince, arkadaşımda ufak tefek değişiklikler olmaya başladı. Önce, allı güllü gömlekler ve kırmızı ekose pantolonlar giyindi. 25 yıllık pos bıyığını bir gün kesiverdi. Derken, taşlı yüzükler, bilek zincirleri ve kolyeler takınmaya başladı. Saçlarını uzatıp sarıya boyadı ve şekerimli, canımın içili, ayollu ve de bol cilveli bir konuşma tarzı edindi. Sesi bile inceldi… Sonunda tırnaklarına oje sürüp hafif makyaj yapar oldu. Karısı da onu boşayınca birtakım acayip heriflerle elele dolaşmaya başladı. Çok şükür bendeki değişim arkadaşımınkinin cinsinden olmadı. Ama çok daha tehlikelisi oldu… Kitap ve içkinin dışında hiçbir özel masrafı olmayan, borçtan ödü patlayan ve kötü günler için her zaman bir kenarda birikmiş üç beş kuruşu olan bendenizin şu anda milyarlarca lira borcu var. Her şey marangozluk araç ve gereçleri satan Mösyö Brikolaj mağazasına gidip de ruhumun derinliklerinde gizlenmiş olan o usta marangozu keşfetmemle başladı. Önce çekiç, kerpeten, testere ve çivi ile başlayan bu masum alışveriş, birkaç hafta içinde elektrikli tornavida takımları, elektrikli matkap takımları, elektrikli testereler, elektrikli rende ve dekupaj takımlarıyla sürdü. Artık, marangozluk aleti satın almadan duramıyordum
Ayda hafif bir esinti vardı ama yeryüzü sakin ve sessizdi. Yıldızlar kıvılcımlı şarkılar söylüyordu. Yakınlarda bir yerden bir saatin boğuk sesi işitildi.