Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nilgün

Nilgün
@Nilguunn
Sıkı Okur
Altını çizdiklerim Mesajlara bakmıyorum
Tanrı'nın tasası nasıl da tarifsizdir:Tanrısal olanı iyi anlayan bir halk vardı; bu halk, Tanrı'yı görmenin ölüm demek olduğuna inanırdı. Şu kederin çe­lişkisini kim kavrar: Kendini açmamak, sevginin ölümüdür; kendini açmaksa sevgilinin ölümüdür.
Sayfa 25
Reklam
.. her zaman kendime demişimdir ki sonunda en iyi geçineceğiniz adam Kral olacaktır; çünkü bu isteğimin gerçekleşebilmesi için yeterince zeki ve bana oranla önemsiz olduğunu aklına bile getiremeyecek kadar yüce bir mevkiye atanmış birini bulmam gerekiyordu.
Sayfa 100
Kendimi inceliyorum; bundan sıkılınca vakit geçsin diye bir puro yakıp düşünüyorum: Tanrının benimle ne kastettiğini ya da benden ne yapmak istediğini sadece O biliyor.
Sayfa 73

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
.. öylesine çileden çıktım, tekrardan öylesine bıktım ki, yine yuvama dönmeye karar verdim. Keşfimin bir önemi yoktu, ama yine de tuhaf bir keşifti; çünkü tekrar diye bir şeyin olmadığını keşfetmiştim ve olası her şekilde bunu tekrarlamaya çalışarak kendimi ikna etmiştim. Ümidimi evime bağladım..
Sayfa 51
..fakat insan her şeyi bir yana bırakıp tekrarlamayı arıyorsa ve aynı zamanda imkansız olduğundan da eminse, eğlenmek için gösterilen en azimli çabalar bile boşa çıkabilir. Benliğin böyle iradeyle zorla ayrılması sonucu hayat bütün çeşnisini kaybeder.
Sayfa 48
Reklam
Sunacak daha iyi bir şeyiniz yoksa hiçbir zaman eldekini almayın. Gerçeğin soğuğuna dayanamayacak bir hastayı çırılçıplak soymaktan sakının. Ve dinin büyüsüyle aşık atmaya kalkıp kendinizi tüketmeyin: Onun dengi değilsiniz. Dine olan susuzluk çok şiddetli, kökleri fazla derin, kültürel pekiştirilmesi fazla güçlüdür.
Sayfa 329
Anne veya babayı ya da çok eski bir arkadaşı kaybetmek çoğu kez geçmişi kaybetmektir: ölen kişi çok eski dönemlerin değerli olaylarının yaşayan tek tanığı olabilir. Ama bir çocuğu kaybetmek geleceği kaybetmektir: kaybedilen, kişinin yaşam projesinin ta kendisidir - ne için yaşadığı, gelecekte kendini nasıl tasarladığı, ölümü aşmayı nasıl umut edebileceğidir (insanın çocuğu aslında onun ölümsüzlük projesidir).
Sayfa 285
Ne zaman kanseri kötüye gitse ve ölümle etkin biçimde yüzleşse, yaşam önceliklerini yeniden düzenliyor ve daha düşünceli, daha sevecen, daha bilge oluyordu. Öte yandan, iyileşmeye yüz tuttuğu zaman, kendi deyimiyle kamışının hükmüne giriyor ve belirgin biçimde kabalaşıp sığlaşıyordu.
Sayfa 166
..insanlar arasındaki sessizlik, iletişimin çoğalmasını sağlar. Çünkü sessizliğin içinde, ikimizden ya da üçümüzden daha büyük olan bir şeyi paylaşırız. Sessizlik, duyularla algılananların tümünün doruk noktasıdır.
Sayfa 17
Daha az kıskanıp daha az sahiplensek, standartlaştırmanın kısırlaştırıcı baskısına yüz çevirip, benzersizliğe daha çok değer verseydik. Dikey hiyerarşiyi boşlasaydık. Peki, ya aşkın karşılığı olan hiçbir sözcük olmasaydı? O zaman aşk olmayacak mıydı yani? Aşk duyulmayacak mıydı o zaman? Aşk, sözden önce de vardı..
Sayfa 16
Reklam
Sessizlik bizi ürkütüyor. Sessizliği denetleyemiyoruz. Oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtülerin, özgürlüğün ve gelişigüzelliğin son noktası saklıdır. Sözcükleri kullanmakla, sessiz dünyaya kendi düzenimizi zorla kabul ettirmiş oluruz.
Sayfa 16
Uyuyamayan, uykusuzluk hastalığı çeken kişiler, karanlığın getirdiği sınırsız özgürlük ve gerçeklikle baş edemeyen kişilerdir aynı zamanda. Bu insanlar, gün boyunca, her şeyi izlemekle oyalanırlar. Oysa gece artık izlenecek bir şey yoktur. Sadece, yaşamın o belirgin sesi duyulur içten içe. Gündüzden soyutlanıp, kurtulmuş olan anlamsızlık, artık saklı değildir. Hayatta olma bilinci kendini daha güçlü bir şekilde hissettirir geceleri, ölümün varlığı da öyle. “Yaşamın anlamı” gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam, gecenin konusudur.
Sayfa 10
...Sevmek, insanoğlunu sevmek istiyorum. Ama engel oluyorlar bana! Verin, bana bir insan verin de seveyim onu... Nerede o insan? Nereye saklandı? Diogenes'in feneriyle aradığı gibi, ben de hayatım boyunca onu arıyor, bulamıyor, bulamayınca da kimseyi sevemiyorum. Yazıklar olsun beni insan düşmanı yapana!..
Sayfa 260
Hayallerimde "güzel ve yüksek şeylere dalışlar"ımda aşk maceraları yaşadım, Tanrım! Bu tamamıyla hayali, herhangi canlı varlıkla ilgisi olmayan aşklardan öylesine tatmin oluyordum ki, sonradan gerçek, tatbiki bir aşka hiç ihtiyaç duymuyordum; hatta gerçek bir aşkı lüks bile buluyordum.
Sayfa 52
Kendimi hiçbir zaman ikinci derece bir rolde göremiyordum. Gerçek hayatta en sonuncu kademeye isyansız katlanabilmem bu yüzdendi. Ya kahraman ya da çamurdan; ikisinin ortası yoktu. Beni mahveden de buydu zaten. Çünkü çamurdayken, başka zamanda kahramanım, yalnızca kahramanlar çamurun içinde gizlenebilirler diye kendimi teselli diyordum.
Sayfa 52
242 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.