"Arz, kayalar, denizler, hattâ parlak yıldızları, ve emelleri ve dehası veya bunaklığıyla, beşerin ruhu, cümleten, bütün asumanın göğsünde
kaybolmaya mahkûmdur."
Füsun'un fotoğrafını aşkla öptü ve ceketinin göğüs cebine dikkatle
yerleştirdi. Sonra bana zaferle gülümsedi. "Herkes bilsin, çok mutlu bir
hayat yaşadım."
Aslında kimse, onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığım
bilmez. Bazı insanlar kimi coşkulu anlarında hayatlarının o altın anını
"şimdi" yaşadıklarını içtenlikle (ve sık sık) düşünebilir ya da
söyleyebilirler belki, ama gene de ruhlarının bir yanıyla bu andan da
güzelini, daha da mutlu olanını ileride yaşayacaklarına inanırlar.
Onlara bir diyeceğim var ama herbirinin
kalbine nasıl gireyim de anlatayım?
Ey gökyüzünde parlayan güneş, sen bütün küreyi
dolaşıyorsun, onlara sen anlat!
Ey yağmur bulutu, dünyanın üzerine sağnak sağnak
boşal, her damlan bir konuşmacı olsun da, onlara sen
anlat!
Ey besleyici Toprak Ana, hepimizi bağrına basan sensin.
Onlarla sen konuş Toprak Ana, insanlara sen anlat!
-Hayır Tolgonay, onlarla sen konuşmalısın. Sen
kadınsın. Sen her şeyin üstündesin, daha bilgesin. Bir
insansın sen! Onlara sen anlat!