Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Oğuz han Büyüktanır

Oğuz han Büyüktanır
@Obuyuktanir
Eğer burada durup daha fazla ileri gitmeyeceksek, neden buraya kadar geldik? David Hume
Düşünme aktı
Düşünme çeşitli şekillerde ortaya çıkar: Eğer düşünme tipik olmayan bir durumu hemen kavrarsa, düşünmenin bu görünüş şekline zekâ adını veriyoruz. Eğer düşünme belli problemleri tasarlar, onları kavramlarla anlatır ve bunlar üzerinde açıklamalar yaparsa, düşünmenin bu şekline akıl adını veriyoruz. Eğer düşünme algılanan bir olayı doğrudan kavrarsa, bu şekline anlama adını veriyoruz. Eğer düşünme olup biten bir şeyi ya da içinde bulunduğumuz bir durumu doğrudan doğruya, yani hiçbir kavrama başvurmadan sezerse, düşünmenin bu şekline seziş diyoruz. Eğer düşünme hiçbir kayıt ve koşula bağlı kalmadan ortaya çıkarsa, düşünmenin bu şekline hayal (fantezi) diyoruz. Eğer düşünme real-alanla ilgili olan algı aktını, bu akttan sonra yeniden canlandırırsa buna da imgelem adını veriyoruz ve son olarak düşünmenin nesnelleşmiş ürününe de düşünce adını veriyoruz.
Sayfa 70
Reklam
Parmanides'e göre iki tür ülke vardır; biri hakikatin, asıl varolanın ülkesi yani düşünülür şeyler ülkesi, diğeri ise, Tanrıçanın doğruya benzer bir düzen kurduğu görünüş ülkesidir. Dolayısıyla bilgi doğruluk ülkesine, sanı görünüş ülkesine ait olacaktır.
İnsan
Aristoteles' e göre insanlar, ancak hayatın bütün ihtiyaçlarıyla ve konforuyla ilgili şeyleri tatmin ettikten sonra sırf bilmek için bilim, felsefe yapmaya başlamıştır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan
Antik Yunan felsefesinde insan problemini incelerken dikkate alınmadığında yanlış çıkarımlara neden olan "insan", "akıl" ve "doğa" kavramlarının içeriği ve farklı kullanımları, Augustinus döneminden itibaren büyük bir dönüşüme uğramıştır. Özellikle Rönesans döneminde, Antik Yunan'ın kişi merkezli insan görüşü yerini “birey” merkezli insan görüşüne bırakmış; akıl etik boyutundan kopartılıp sırf bir araca dönüştürülmüş; doğa bir şeyin sahip olduğu bütün olanaklar ve bu olanakları hayata geçirme gücü olmaktan çıkıp, mekanik yasalara göre işleyen bir doğaya dönüşmüştür. Ve böylece ortaya çıkan yeni bilim-doğa-akıl-insan görüşü neredeyse günümüze kadar varlığını olduğu gibi korumuştur.
Kuantum mekaniği
Einstein evrenin işleyişinin asla şansa bırakılmadığını bunun yerine her olayın belirlenmiş olabileceğini savunmuştur. Einstein'ın ünlü deyimiyle "Tanrı zar atmaz."
Reklam
yıldızlar
Gözlemleyebildiğimiz yıldızların çoğunda onları diğerlerinden ayıran renkler vardır. Yani her yıldız farklı bir tayfa (görüntü, renk) sahiptir. Bilimsel olarak yıldızlar sıcaklıklarına göre ayrılarak farklı tayflar meydana getirir. Her yıldızda aynı tayfa rastlanmaz. Bazı yıldızlarda diğer yıldızlara göre eksik renkler vardır ve bu da her yıldızın farklı elementlere ve sıcaklığa sahip olduğunu gösterir.
Bir olay, uzayda belirli bir noktada ve belirli bir zamanda gerçekleşen bir şeydir.
Etik'in Kozmik Temellendirilmesi
İnsanlar bir kez içinde yaşadıkları evrenin bir "kosmos" olduğuna inandılar mı, onlar için "iyi yaşam", kosmik düzenle uyum içindeki yaşam demektir. Greklerin temel yönelimi buydu. Insan bir "mikrokosmos"du. O, içinde büyük evrenin, "makrokosmos"un hem Ögelerini hem de formlarını barındıran küçük evrendi. Böyle olunca da, "varlık" ve "değer" birbirlerinden ayrılmaz şeylerdi ve evren düzeni aynı zamanda bir değer düzeni olduğundan, etiğin yerine getirmesi gereken görev, göreli olarak basitti. Çünkü doğa yasası aynı zamanda potansiyel bir moral yasaydı. Öyle ki, örneğin Platon, yıldızları yörüngelerinde hareket ettiren harmonik düzenin, aynı zamanda insani evreni de harekete geçiren düzen olması gerektiğini savunabiliyordu. Ya da Stoa, moral norm olarak "doğa ile uyum içinde yaşama"yı önerebiliyordu. Stoacılar, doğayı, bir tinin yönettiği akılsal yolla düzenlenmiş bir şey olarak kavradıklarından, buradan, insanların tutkularıı akıl yoluyla bir düzene sokmaları gerektiğini çıkarıyorlardı.
Sayfa 342
Büyük insanların yanılgıları saygıya değerdir, çünkü küçük insanların gerçekliklerinden daha verimlidir. Nietzsche
Reklam
Gorgias yaşamının son günlerine gelmiş, biraz dalmış, yatıyordu. Dostlarından biri Gorgias'a bakmak için yanına gidip nasıl olduğunu sormuş ve Gorgias şu cevabı vermiş: Artık 'uyku' beni, kardeşine (ölüm) teslim etmeye başlıyor." demiştir.
Her insan başarısında bütün insanlığın payı vardır. “Tek” insan, ne kadar yüksek yeteneklere sahip olursa olsun, öteki insanlarla kendisi arasında bir anlaşma, ortaklaşa bir eylem, bir çalışma bağı kurulmadan, başka insanların yardımı olmadan, hattâ geçmiş kuşakların başarılarına dayanmadan, tek başına, ne herhangi bir başarıya sahip olabilir ne de onun yaratıcısı olabilir. İnsanlar arasındaki ortaklaşa çalışma bağını sağlayan dildir. Insan, dili sayesinde, yapıp ettiklerini, düşündüklerini, bulduklarını başkalarına anlattığı gibi, başkalarının başarılarını da dilin saptaması sayesinde öğrenir; ve kendisininkilerle devraldığı başarılar arasında bağlantı kurabilir. Böylece bir “şey” üzerinde ortak çalışmalar doğabiliyor. Böyle bir bağlantı sadece bir kuşak içinde değil, kuşaklar boyunca sürüp gidiyor.
Sayfa 377 - Doğu-Batı YayınlarıKitabı okudu
Martılar çığlık çığlığa her akşam Bir büyük rüzgar dağıtır şarkılarımı İçim boş gemiler boş nereye baksam Ölüm gibi susar Yalnızlar Rıhtımı Attila ilhan
Sayfa 46 - Doğan KitapKitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.