Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Orkun Bilgehan

Orkun Bilgehan
@Orkun_Bilgehan
12/08/2020 ~ Bu profile geldiyseniz şu kuralları kabul etmiş sayılırsınız; 1- Bu profilde her görüş açıkça paylaşılacaktır. 2- Fikir özgürlüğünün yanında ifade özgürlüğü de savunulur. "Nuilius in Verba"
Veba Geceleri
Veba GeceleriOrhan Pamuk
6.8/10 · 6,7bin okunma
Reklam
Almanlar yenilince biz de yenik mi sayıldık!
Filistin taarruzunun başladığı günlerde, (15 Eylül) İtilaf kuvvetleri Bulgar cephesine yüklendiler. Cephe yarıldı. Durumu çaresiz gören Bulgaristan, 26 Eylül'de mütareke (bırakışma) istedi, 30 Eylül'de mütareke yapıldı ve Bulgaristan savaştan çekildi. Osmanlı için de durum artık umutsuzdu, çünkü onun batı savunması Bulgar cephesiydi. O cephe kalmayınca İtilaf kuvvetleri Trakya'dan İstanbul'a fazla zorlanmadan yürüyebilirlerdi. Bu durumda ilkokullarda çocuklara belletilen, “Çanakkale'de büyük bir zafer kazandık, fakat müttefikimiz Al manya yenildiği için Osmanlı Devleti de yenik sayıldı” formülünün çocuksu gerçekdişılığı üzerinde durmak gereksizdir sanıyorum.
Sayfa 114 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. (23. Basım) Eylül 2017 | İstanbul.Kitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ölüme Kadar Süren Hastalık
Aslında varoluşçuluk ve psikanaliz aynı kültürel ortamda doğmuştur. Anksiyete kavramını Freud'dan önce işleyen tek kışı Kierkegaard olmuştur. Ölüme Dek Süren Hastalık adlı kitabı, anksiyetenin yanı sıra depresyon, umutsuzluk ve insanın kendine yabancılaşması konularını da içermiştir.
Sayfa 39 - Metis Yayınları. (10. Basım) Haziran 2019, İstanbul.
Zen öğretisi
Zen öğretisinde dendiği gibi: “Senin içinde büyümedikçe o bilginin sana yararı olmaz.”
Sayfa 35 - Metis Yayınları. (10. Basım) Haziran 2019, İstanbul.
Reklam
Cemal Süreya
insanın başına ne gelirse merakından gelir demiş eskiler. baktım olmuyor... ben seni merak edeyim. sen de geliver.
Etnik Bölüşme
N. Kemal'e göre Osmanlı vatanında yaşayan herkes vatandaştır. Dini ve dili ne olursa olsun. Buna “ittihad-ı anasır” (unsurların birliği) denirdi. Osmanlı ulusçuluğu da diyebiliriz. Cumhuriyet döneminde bu anlayış kimilerince alay konusu olmuştur. Oysa alay edilecek bir yanı yoktur. İsviçre'de 3 (hatta 4) dil konuşulmaktadır. Almanca konuşan kantonlar (iller) Almanya ve Avusturya'ya, Fransızca konuşan kantonlar Fransa'ya, İtalyanca konuşan kantonlar İtalya'ya bitişiktir. Ama bir İsviçre ulusu vardır, herkes bunu kabul eder. Bildiğim kadarıyla çılgın Hitler bile İsviçre'nin Almanca konuşan kantonlarını “kurtarmak”, ilhak etmekten söz etmemiştir. Diğer bir örnek Belçika'dır. Demek ki ulus, ulusçuluk olayı dil, din, ülke ile çok da ilgisi olmayan, kafalardaki bir olaydır. Bir insan X ulusundan olduğunu düşünüyorsa, o ulusa bağlıysa, onun X'çe konuşmaması, o ülkenin dininden olmaması çok da önemli değildir. İngiliz tarihçisi A. J. P. Taylor, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorluklarının karışık etnik yapıları yüzünden değil, I. Dünya Savaşı'nda yenildikleri için dagıldıklarını söylüyor. Bu, üzerinde durulması gereken bir düşüncedir.
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları | (23. Basım) Eylül 2017, İstanbul.Kitabı okuyor
Enderun ve Medrese Kıyası
Niyazi Berkes, Ziya Gökalp'in bir sözü üzerinde duruyor. Gökalp devşirme çocukların yüksek yönetici olmak için devam ettikleri Topkapı Sarayı'ndaki Enderun Mektebi'yle medreseleri karşılaştırırken, birincisinin Türk olmayanı alıp Türk yaptığını, ikincisinin Türk'ü alıp Türk olmayan (Arap) haline getirdiğine işaret ediyor. Gerçekten de yönetim ve Enderun Mektebi'nde dil Türkçe iken, ilim ve medrese dili Arapçaydı. Bizim bakımımızdan gariplikler bununla bitmiyor. Dine dayalı olduğunu ilan eden bir ülkede cedbeced Müslüman olanlar askerlik ve yönetim işlerine karıştırılmıyorlar, fakat Hıristiyan olan bir ailenin çocuğu o ülkenin yazgısını yönetiyordu.
Sayfa 11 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları | (23. Basım) Eylül 2017, İstanbul.Kitabı okuyor
Kutsal Metin Tercümesi
Hatta Novalis için ilk modern günah, Luther'in İncili tercümesiyle başlar. Böylece harflerin tiranlığı dönemi açılmıştır. Hayal gücü ve içsel anlam himayeye alınmış ve uçmayı unutmuştur.
Sayfa 122 - Kabalcı Yayınevi | Mart 2015, İstanbul.Kitabı okuyor
Tanrı'nın yokluğuna dair ilk adım
Geriye baktığında Arthur Schopenhauer, içindeki Tanrı inancının henüz babasının vasiyeti olarak Matthias Claudius okuduğu dönemde kırıldığını iddia eder: “Delikanlıyken daima çok melankoliktim ve bir defasında, yaklaşık 18 yaşımda olsam gerek, daha o kadar gençken kendi kendime şöyle düşünmüştüm: Bu dünyayı bir Tanrı yapmışmış? Hiç de değil, olsa olsa bir şeytan?..” (G, 131).
Sayfa 112 - Kabalcı Yayınevi | Mart 2015, İstanbul.Kitabı okuyor
Reklam
Düşünüyorum 1
İnsan, kendisi gibi olanları ya da daha kötü durumda olanları görerek atıyor acıdaki yalnızlığını. Bencilce belki ama gerçek bu. İnsan acılarındaki yalnızlığını giderdiği ölçüde yükünü hafifletebiliyor.
Her karar...
Her karar bir şeyi kabul eder ve başka bir şeyi dışlar. Aslında her karar, başka olanakların oluşturduğu koskoca bir evreni dışlar. Kendini savunmak için dolu dolu değillemelerle silahlanmış bir “evet”tir. Sonradan Arthur Schopenhauer'ın Törelerin Metafiziği'nde öğrettiği üzere, “Çünkü dünya üzerindeki fiziksel yolumuz asla bir düzlem değil, daima sadece bir çizgi olduğu gibi; yaşamda bir şeyleri kavrayıp sahip olmak istediğimiz zaman, sayısız başka şeyden feragat ederek sağda solda bırakmamız gerekir. Buna karar veremeyip de pazardaki çocuklar gibi önünden geçerken canımızın çektiği her şeye uzanmaya kalkarsak, bu yolumuzun çizgisini bir düzleme dönüştürmeye çalışan tam tersi bir çabadır: o zaman zikzak yaparak koşarız, bir oraya bir buraya savruluruz ve hiçbir şeye ulaşamayız. Her şey olmak isteyen, hiçbir şey olamaz” (VMS, 103).
Sayfa 75 - Kabalcı Yayınevi | Mart 2015, İstanbul.Kitabı okuyor
Schopenhauer
Arthur Schopenhauer neredeyse İngiltere'de doğacaktı. Babası öyle istiyordu, annesi de boyun eğmişti. Ailesi İngiltere'ye gitmişti. Çocuğun doğumunu Londra'da bekleyeceklerdi. İngilizlerin yaşam biçimine hayran olan baba, oğlan olacağını umduğu çocuğunu bu şekilde İngiliz vatandaşlığından faydalandıracaktı. Puslu bekleyiş günleri sırasında, babayı aniden bir korku sarar. Karnı burnunda karısını yıpratıcı yollarda sürükleyerek, Arthur'un 22 Şubat 1788'de dünyaya geldiği Danzig'e geri getirir.
Sayfa 19 - Kabalcı Yayınevi | Mart 2015, İstanbul.Kitabı okuyor
2021 OKUMA HEDEFİ
0/50 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
50 kitap
0 sayfa
0 inceleme
9 alıntı