Büyük adımlar… Kendisi için büyük bir adım tasarlamaya çalıştı Selda. Alıp başını gitmek mesela. Nereye, neden? Sanki bir kilit vardı hayatında bir yerde, bir kırsa… Ne olacaktı peki kırsa? Hiç.
Selda kendini düşündü, benim neyim var hayatta? Hiçbir şeyi yoktu. Kalbini yokladı, kimi sevdim? Boş buldu içini. Boş, çorak, ıssız. Harabe bile yoktu içinde. Sevmekten korkmuştu. Bu da bir tür tembellik işte.
Bazen okuduğu romanda, hikayede yer alan önemsiz bir kişiye takılırdı. Takıldığı kişinin metne girme nedeninin bir tek cümleden ibaret olduğunu görür, herkesin hayatının doğru söylenmiş bir cümleye sığabileceğini düşünürdü.
Şimdi kendi cümlesini arıyordu: hayattan beklediği şeyleri elde ettiği anda hepsinin budalaca olduğunu anlamış, yalnız bir adam… Belki. Bir cümle olabilir miydi bir hayatı değerli kılan? Yoksa, tek cümleye sığdırılmış hayat çok mu boştu? Hayatın nesi doğruydu, nesi yanlış? Ya da bu türden soruları sormak doğru muydu? Neden soruyordu bunları?