"Deli gibi be abi! Gün onunla ağarıyordu. Gün onunla ağarır, onunla kararırdı. Bir dakkam yoktu onu düşünmediğim. Abi, rüyada gibi yaşardım. Her laf gelir gider ona dayanırdı. İnsanlar bana bir laf söylerdi, o ne cevap verebilir diye düşünürdüm. Bir şey alacak olsam, o alır mıydı acaba, derdim. Bir şey yesem içime sinmezdi. Biri yol sorsa o gösterir miydi diye kafama sormayınca ve içimde o yol göstermeyince aptal aptal bakardım. Bir güzel şey görsem ona göstermezsem, gösteremediğim için zevk alamazdım güzel
şeyden."
"Sesim bir pencereyi deldi. Gitti senin kulağını buldu. Uyandın. Ama artık benim sana kadar yetiştirecek ne sesim, ne halim kalmıştı. Sen de tekrar uykuya daldın. Bir otomobil geçiyordu."
"Hak ettim, pokerfacei koruyamadım, duygularımı çok belli ettim. Halbuki babacan müdürü oynasam, yapma bir daha oğlum öyle şeyler, desem çekerdim seni kendi safıma. Öğreniyoruz be oğlum. Evet, devam et."
"Nazmi Hatırnaz uzun uzun anlattı ya be oğlum: Denklem dediğinin sağı solu eşit olmalı, sen aşka değil aşk acısına yazılmışsın. Bile bile ladesmiş sendeki."
"İsmet beni niye dinlesin ki? Benim için mi değişti? Ben mi yonttum o ağaç parçasını, ben mi çıkardım Pinokyo'yu o kalastan? Benim İsmet'i yönlendirmem için kuklacıya, Gepetto Usta'ya ihtiyacım vardı. Eğer Asuman da seviyorsa İsmet'i, onu korumak için her türlü önlemi alırdı."
Dünya, omuzlayacak kimsesi olmadığı için suya bırakılmış bir tabuttur. Tabut çürüdü, her yanından su alıyor artık. "Önce çocuklar ve kadınlar!" diye bağırmış olmalı biri. Bu kadar ölümün başka bir açıklaması olamaz.