Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

NoOne

Sevdiğim kadının hâlimden haberi olsaydı benimle alay etmek şöyle dursun , bana da hâlime de acırdı.
Reklam
Aşkın adını duymak o kadar hoştur ki , tesirini huzurdan başka şekilde tarif etmek imkânsızdır , çünkü isim müsemmanın peşinden gider , tıpkı Nomina sunt consequentia rerum ( İsimler nesneleri takip eder.) sözünde olduğu gibi.
Sen şiirini bir ezgiye sar , ben gereken her an onun içinde olurum .

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ancak genç yaşın bu tutkuları ve amelleri hakkında haddinden fazla konuşacak olursam sözlerimin masalsı zannedileceğini görüp bu bahsi bir kenara bırakacağım ve bu esnada tasavvuru mümkün nice hâli geçerek hafızama daha berrak harflerle yazılmış olan kısımlara geleceğim.
Hafızamın kitabında bir bölüm vardır , öncesinde çok az şey okunabilen... Bu bölümün başlığında şunlar yazar : Incipit vita nova ( Burada başladı yeni hayat .) . Bu başlığın altında pek çok şey yazılıdır , tamamını olmasa da en azından özünü aktaracağım sözler gibi...
Reklam
Kendini seçen insan " kendi " gibi , seçemeyense " herkes " gibi olur .
Budizmin yanıt aradığı soru şudur : Yaşam , acı olduğuna göre insanın yapması gereken nedir ? Yanıt kısaca şöyledir : Acılara yol açan bu sonsuz kısır döngüden kurtulmanın tek yolu , acı çekerek dünyasal yaşama üstünlük sağlamaktır . İşte Nirvana budur . Nirvana ne cennettir ne de cehennem . Bir alev söndükten sonra geride kalan ne ise , Nirvana odur . Yani yokluktur , hiçliktir . Veya şöyle denebilir : Tutkulardan arınmanın sağladığı sonsuz bir iç barış ve yaşam sevgisidir .
Yazgımızın ötesinde herhangi birşey düşünme ya da düşleme yolundaki her tür isteği yadsımamız gerektiği öğütleniyor bize . Yazgımıza boyun eğmekte bulmalıymışız huzuru .
Heron'a göre bugün intihar kavramı , iki temel noktada önemli değişikliklere uğramıştır . Bunlardan birincisi , artık intiharın bedensel değil , psikolojik yok oluş anlamına gelmesi ; ikincisi ise , bireysel değil , kitlesel oluşudur . Düşünme yeteneği , tutku , onur ve kişisel başarıdan yoksun bir yaşama boyun eğen insan , yaşamının belirleyici öğeleri olan niteliklerinin ölümüne de boyun eğmiş demektir .
Her insan belli bir ölçüde kendine ilgi duyar ve kendini sever . Ancak insanın kendi varlığına karşı aşırı ilgi ve sevgi ile dolu olması , sağlıklı bir durum değildir . Dolayısıyla insan "ilgi" ve olumlu bir yansıması olan "sevgi" yi kendisi ile diğer insanlar arasında eşit biçimde dağıtmalıdır . Aksi hâlde bütün ilgi ve dikkatini kendine yönelten birey , " ben " inin tutsağı hâline gelerek "kişidünya" ya dönüşür . Bu tam bir karabasandır ve ne yazık ki çağımızın en büyük sorunu da , özseverlik (narsisizm) olarak bilinen bu hastalıktır.
Reklam
" Olduğumuz tek şey , düşündüğümüz şeyin sonucudur . " - Buddha
İnsan sadece kendinin ürünüdür ve kendine karşı sorumludur .
Arthur Miller'a göre çağımızın kara vebası endişedir .Endişenin gerçek nedeni ise , rekabetçi bir toplumda başkalarını alt ederek yaşamanın verdiği içsel yalnızlık ve güvensizliktir.
... Çünkü yaşam anlamını yitirince , ölmemizin de anlamı kalmıyor .
Varoluşsal suçluluk , bizim kendilik ve özbenlik bilincimizi yitirmemizin ürünüdür .
Mizah ; öznenin etik talebin aşırı hatta abartılı yüküne , o talebi kendine yönelik saplantılı bir nefret ve zulme dönüştürmeksizin tahammül etmesini sağlayan daha asgari , daha az kahramanca bir yüceltim biçimidir .
Reklam
Sonsuzluk fikri , tam da ve paradoksal biçimde , bir yandan düşünülenden fazlasını düşünmekten bir yandan da onu düşünceyle kurduğu aşırı ilişki içinde korumaktan ibarettir . Sonsuz fikri kavranamaz olanı kavramaktan ama yine de onun kavranamazlık statüsünü emniyet altına almaktan ibarettir .
Etik , önceden verili herhangi bir özne açıklamasına dayalı olamaz çünkü özne kişinin olduğu şey değil , haline geldiği şeydir .
Hakikat / doğru " bir olaya sadık kalmanın gerçek sürecidir ."
Kendini gerçekleştirme nedir bilmeyiz İki uçurumuz biz , gökyüzüne bakan bir kuyu .
Kendi yazdığım bir yasaya nasıl tabi olabilirim ki ,özellikle de böyle bir yasaya ancak hükümran konumdaki özerklik ilkesi sayesinde , meşru biçimde tabi olabileceğim düşünülürse ?
İrademizin özgürlük tarafından belirlenmesi konusunda kavrayabileceğimiz tek şey , kavranamazlığıdır.
Reklam
Olmayı seçtiğim etik özne , olduğum benlikle çatışmaya giriyor ve kendi kendini başarısızlığa uğratmış , bölünmüş bir benlik deneyimi üretiyor . Çoğumuzun aşina olduğu gibi , bu deneyime eşlik eden duygulanım ya da duygu suçluluktur . Suçluluk , öznede belli bir bölünme ya da yarılma yaratan duygulanımdır , Aziz Paulus'un gayet iyi anladığı şey yani : " İstediğim iyi şeyi yapmıyorum , istemediğim kötü şeyi yapıyorum . " Benliğin böyle bölünmesi deneyimi , vicdan azabının kökenidir . Birçok bakımdan Aziz Paulus'un Siyam ikizi olan Nietzsche vicdan azabını "yeryüzünde biten en tekinsiz ve en ilginç bitki " diye adlandırır . Suçluluk duyan vicdan tuhaf bir meyvadır .
Etik , anarşik-meta siyasettir , yukarıdan düzen dayatmaya yönelik her girişimin aşağıdan sürekli sorgulanmasıdır . Bu görüşe göre , siyaset devlet içinde çatlak kabilinden bir mesafenin yaratılması , yeni siyasal öznelikler icat edilmesidir . Bana göre siyaset , hükümetin bir yandan sürekli mutabakat yaratmayı amaçlarken bir yandan da düzeni , pasifleştirmeyi ve güvenliği muhafaza eden faaliyetleriyle sınırlandırılamaz . Aksine , siyaset uyuşmazlığın tezahürü , devletin otoritesini ve meşruiyetini sorgulayan anarşik bir çokluğun işlenmesidir . Değerini fena halde kaybetmiş demokrasi söyleminin haysiyetini onarmaya ancak bu tür bir çoklukla bağlantı kurarak başarabiliriz
Gerekli olan şey , işe liberal demokrasi kurumlarındaki motivasyon eksiklerini kabul ederek başlayan ama ikisi de çok kudretli bir ayartıyı ( Dünyanın ya pasif köşesine çekilme ya da aktif yakıp yıkma tavırlarını takınmayı icap ettirecek ölçüde onulmaz bir biçimde kusurlu olduğu hissi ) temsil etmelerine rağmen pasif nihilizmi de aktif nihilizmi de benimseyen bir etik anlayıştır . Halihazırdaki muazzam siyasal hayal kırıklığı döneminde eksik olan , günümüzdeki gidişatla yüzleşip onun yenebilecek motive edici , güç verici bir etik anlayışıdır , kendimizi içinde bulunduğumuz siyasal duruma cevap verebilecek ve direnebilecek bir etiktir.
" Öylesine batmışım ki kana , durup bir baksam , geri dönmek de zor , ileri gitmek de..."
"Göz kamaştırıcı nesnelerin parıltısı arttıkça; İnsanların iç gözü de o derece körleşir.".. -Enkidu
"Küçük kız tabuta yaslanmış , mahzun ve düşünceli duruyordu zavallıcık ! Çocukların düşünceli halini hiç sevmem Varenka , insana keder verir . Kızcağızın yanında yerde , bezden yapılmış bir bebek duruyordu . Oynamıyor , parmağını dudaklarına götürmüş , kıpırdatmadan duruyordu ... Ev sahibimiz ona bir şeker verdi . Aldı , fakat yemedi . Acıklı şeyler bunlar , değil mi Varenka ? "
Sayfa 73