Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Erdinç Aoron Ardınç

Erdinç Aoron Ardınç
@SayfaHayal
7 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
"Katı olan her şey buharlaşıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve en sonunda insanlar hayatın gerçek koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyor. modern burjuva toplumu, böylesine kudretli üretim ve mübadele araçlarının bir araya getirmiş olan bu toplum, yer altı güçlerini kontrol edemez bir büyücüye benziyor."
Reklam
Cahillik insan için bir konfor alanıdır. Cahillik derken bütün insanları kast ediyorum, şu ya da bu ölçüde, nicelik olarak her insan belirli konulara karşı cahillik taşır. "Ruh, şeyleri var olmasalar bile, daima kendisinde hazırmış gibi hayal eder, yeter ki şimdiki varlıklarını dışarıda bırakan nedenlerle karşılaşmasın"(Etika) Dahası
342 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Etika
EtikaBaruch Spinoza
8.9/10 · 1.585 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Halbuki var olmanın ya da var olmamanın bu nedeni burada ya şeyin tabiatında ya da onun dışında bulunmalıdır. Diyelim ki üçgenin tabiatında niçin dört köşeli üçgenin var olmadığı bulunur. Bunun sebebi şudur ki, aynı şeyde birleşen üçgen ve dörtgen şekli çelişikliği getirir. Nitekim cevherin(Tözün) tabiatında onun varlığının nedeni vardır. Çünkü onun tabiatı ya da özü varlığını gerektirir.(önerme 7); fakat aynı suretle, üçgenin veya dairenin var olmasının veya var olmamasının sebebi veya nedeni başka türlüdür; bu onların tabiatından değil, bütün maddi(corporelle) tabiat düzeninden ileri gelir. Çünkü bu düzene göre ya üçgenin zorunlulukta aktüel olarak(fiilen) var olması gerekir, ya da onun aktüel olarak var olması imkansız olur. Bu kendi başına apaçık görünüyor ve buradan şu sonuç çıkar ki, bir şey kendisini var olmaktan alıkoyan hiç bir neden ya da sebebin bulunmadığı yerde zorunlu olarak vardır.
Reklam
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu güçlü yapıt hakkında saygı mahiyetinde bir kaç söz etmek istedim, aslında kitap kendini ortaya çıkarken ki motivasyonun kendisiyle, Galeano' nun o keskin anlatımındaki tutku, içtenlikle ortayaseriyor, daha ne söyleyebilirim ki diye düşündündüm saygıyla eğilmekten başka... "Dünyayı yorumlamak yetmez onu değiştirmek gerekir" Marx ve
Tepetaklak
TepetaklakEduardo Galeano · Sel Yayınevi · 2018542 okunma
Zihinleri nasıl çölleştiriyorlar? Erk Acarer' in 7 ağustos BirGün' deki yazısında şu ifade çarpıcıydı: "Neoliberal, siyasal İslamcıları özetleyen en iyi klişelerden biri; “İnşaat Ya Resulallah” ifadesiydi. Fakat işlerin tamamen inşaat ile yürümeyeceği anlaşıldı. 2010’da Suriye’de başlayan çatışmalarla savaş ekonomisi keşfedildi. Bu,
"çok korkunç bir anlaşma var yazısız" "serbest piyasa hakaret frontal lobuna" "eski hali berbattı ama yeni hali enkaz, iş hayatı denen mekan neoliberal bir mezbaha" "bir kez dost edinen pişman niyeti yok etmeye de bir daha tekrar" (İndigo-Neoliberal Mezbaha) youtube.com/watch?v=JcbsN4m...
Fast foot, fast cars, fast life: Zengin çocukları doğumlarından itibaren tüketim ve gelip geçicilik için eğitilirler ve çocuklukları, makinelerin insanlardan daha güvenilir olduğu öğretilerek geçer. İnavasyon ayini vakti geldiğinde, her türlü araziye uygun ilk dört çeker zırhları sunulacaktır onlara. Bekleyiş yıllarında sibernetik otoyollarda tam gaz yol alırlar; görüntüleri ve metayı yiyip yutarak, zapping ve shopping yaparak kimliklerini teyit ederler. Siber-çocuklar da siber-uzayda, kentin sokaklarında avare dolaşan terkedilmiş çocuklarla aynı yalnızlıkta yol alırlar. Zengin çocukları çocuk olmayı henüz bırakmadan ve yalnızlığı oyalayan, korkuyu maskeleyen pahalı uyuşturucuları keşfetmeden çok önce, yoksul çocuklar ciğerlerine bali ya da tiner çekiyorlardı. Zengin çocukları lazer ışıklı tabancalarıyla savaşçılık oynarken, sokak çocukları gerçek kurşunlar tarafından tehdit ediliyordu.
Latin Amerika'dan Tipik Manzaralar Devletler şirket olmaktan çıkıp polis olmaya yöneliyor. Başkanlar yabancı şirket temsilcilerine dönüşüyor. Ekonomi bakanları gayet başarılı birer çevirmen. Sanayiceler ithalatçıya dönüşüyorlar. Kalabalıklar azınlıkların atıklarına giderek daha muhtaç. Çalışanlar işlerini kaybediyor. Köylüler topraklarını kaybediyor. Çocuklar çocuklarını kaybediyor. Gençler inanma isteklerini kaybediyor. Yaşlılar emekliliklerini kaybediyor. Kazananlar ise "Hayat bir piyango" diye düşünüyor.
Reklam
Ölümü ve yaşamı paraya çevirme yetisindeki Amerika Ülkeleri Kalkınma Bankası'nın çalışanları, suç patlaması yüzünden Latin Amerika'nın her yıl 168 milyar dolar kaybettiğini hesaplıyorlar. Dünya suç şampiyonası düzenlense kazanan biz oluruz. Latin Amerika'daki cinaytler dünya ortalamasından altı kat fazla. Eğer ekonomimiz de suçla aynı hızda
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Yazar sizi sömürge ülkedeki çarpık, kaotik yaşamlara götürüyor, kitabın başlarında işgalci askerleri, zenginleri, topraklarından edilmiş yoksul insanları ve bu işgalcilere hizmet etmekle geçinmeye çalışan, hizmet sektöründe çalışan emekçilerin ücretli köleliğinin panoromasını sunuyor. Karakterlere, onların enteresan anılarına, insanı hayrete
Gözleri Açık Gidenler
Gözleri Açık GidenlerMiguel Angel Asturias · Yordam Edebiyat · 201649 okunma
OKUMUŞ BİR İŞÇİ SORUYOR Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız kralların adını yazar. Yoksa kayaları taşıyan krallar mı? Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim yapmış Babil’i her seferinde? Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
Deniz yok olursa diyor bir çocuk Balık kaybolursa Ne derim benden sonraki çocuklara İnsanlar kaybolurken gözaltılarda Çöllerde boğulan nehirler Ey çocuk Nasıl varır okyanuslara Adı karanfil ki suçu rengidir Özgürlük dilinde bir imge Tutsaklık dilinde bir söylencedir Karanlıkta bir el koparır dalından Artık ölüme varmış bir
Artık kendini tutamayan, ama kalabalık önünde ilk defa konuştuğu için utancından kıpkırmızı kesilen bir demiryolu bekçisi kürsüye doğru haykırdı: "Yetsin artık, Peder Cassey, yetsin!.. Orta Çağ hikayelerini ne zaman kapatacaksınız artık? Tanrının sözcüsüsünüz, tamam anladık, peki bugünün hayatıyla, bugünün meseleleriyle hiç ilgilenmiyor mu Tanrı? Onun sözcüleri olan sizler ilgilenmiyormusunuz bugünün dünyasıyla, çünkü hem kör, hem sağır, hem de kötürümsünüz, dilinizi yutmuşsunuz siz... Tanrı size hiç benzemiyor ama... iğne deliğinden geçen ve geçmeyen deve hikayelerinizle, tüccarların kiliseden atılması masallarıyla çağımızın hiçbir olayını kavramak mümkün değil artık. Bugün Samson bile, çağın dolar yığınlarından örülmüş tapınağını oynatamaz yerinden... Söyleyin Peder Cassey, söyleyin, ne yapacaksınız yüz elli milyon dolarla oylayan muz tüccarlarını kiliseden atmak için?.. Ah!.. deveydi, tüccarlardı, hepsi masal bunların, din tarihini masallara döktünüz artık! Kiliselerde, tapınaklarda, günümüzün meseleleri neden konuşulmuyor. Çocuklardaki ölüm oranı mesela. Asgari ücretten, günlük çalışma süresinden, yaşlılık sigortasından neden bahsedilmiyor hiç?"
İlk defa orada, o zaman "merhabalaşmıştı" grev kelimesiyle; şimdi, aradan uzun yıllar geçtiği ve yaşlandığı halde grevi ancak bir bozgunculuk olarak düşünebiliyordu; düzelten, bütünlüğü sağlayan bir bozgunculuk. Fakat neyi düzeltiyordu grev? Hangi düzensizliği kaldırıyordu ortadan ve hangi düzeni getiriyor ve neden böyle iki yönlü sonuçlar doğuruyordu: Hiçbir şey yapmadan kurulu düzeni bozuyor ve hiçbir şey yapmadığı için, kötü kurulmuş bir mekanizmanın yeni bir düzene kavuşturulmasındaki başlıca neden oluyordu...
Reklam
Önce şarkılar dizildi kurşuna Sonra kahkahalar ve kuşlar Şimdi bu serseri akşamlarda O eski şarkılardan Bir tek nakarat dolaşır yalnızca Dudaklarına bahar düşmüş biri Nasıl anlatır ki sevincini Hoş geldin iki gözüm Biz bizeyiz şimdi Gecikmiş bir mutluluk içinde Yüksek sesle konuşulmaz bilirsin Adı nedir gelecekteki güzelliğin Bari gözlerinle söyle Söyle ki Bir tüy bile yanmasın Bu zamansız kırlangıç göçünde
Boşuna değil yaşamın yorgunluğu Her şafak vakti Gecenin yüreği patlarken denizlere Sarmaşıklar gibi bin yaprak Bin dal ile uzanırız güzelliklere Ey zamanın çile yorgunu sular Suç olur güzelliklere aşık olmalar Kimse bilmez sancımızı Kitaplar yanar Şiirler kanağlar Gidişimiz korkutur sevdiklerimizi Yalnızca güneş gelir peşimizden Bir de dağların soluğu rüzgar
AĞLAMAKLA GÜLMEK ARASINDA Bekleyip durdum sabaha dek Geceyi sensiz geçemedim Ağlamakla gülmek arasında Bitimsiz bir içlenmeydi yaşam Ya da kahreden bir ürperme Birini diğerinden seçemedim
..Ya şimdi nasıl yaşıyoruz? Heryerde bir durgunluk, dinginlik, düzenlilik... Şöyle dışarıdan bakılacak olursa suskun puskun bir dünya. Kitaplar eğitim... Ama insanoğlu yine birinin koruması altında değil, arkasında gözeteni yok. Günah işlemesi yasaklanmış, ama günah işlemeden de durulmuyor... İşte onun için görünürde düzen var, var ama insanın içi yine karmakarışık, kimsenin kimseyi anladığı yok. (Maksim Gorki- Konovalov)
(...)Askerlerin gazabına uğrayan barmen bir kenara çekilmişti, onun yerine bakan adam veriyordu içkileri şimdi. Anastasya, yarılan dudağını diliyle yokladı, ağzında biriken kanı yutmamak için yere tükürdü ve kendi kendine söylendi: "...rospu çocukları kafayı tütsülüyor gene..." Askeri polisin geldiğini görünce
Sam Hamilton'u düşündü. Ne çok kapıyı çalmıştı. Ne çok projesi, planı vardı, ama kimse para vermemişti ona. Öyle ya...onun varlığı çoktu, zengindi. Daha fazlası verilemezdi. Para pul, ruhen yoksul olanlara, ilgi ve mutlulukları bakımından yoksul olanlara nasip oluyor sanki. Lafı dolandırmadan söylersek: çok zenginler birtakım zavallı garibanlardır. Acaba doğru mu bu, diye düşündü. Bazen öyle davranıyorlardı gerçekten.
Sayfa 634
Reklam