Böyle öfkelenmek iş mi?
İnsanı vahşi hayvana çeviren bu duygudan daha aşağılık, daha utanç verici ne olabilir? Aklın bütün duygularımıza hükmetmesi gerekmez mi?
Balıklar suda nasıl yaşar?
İnsan karada nasıl yaşıyorsa öyle: büyükler küçükleri yutuyor. Bizim kan emici zenginleri aynı balinaya benzetirim: oynaya zıplaya zavallı sürüyü önüne katar, sonra bir hamlede hepsini yutar. Karada yaşayan öyle balinalar
duydum ki kilisesiyle, çan kulesiyle, çanlarıyla filan bütün köyü mideye indirmeden rahat etmezmiş.
Başvurmamız gereken melekler, yalnızca, daha iyi doğamıza ait olanlardır: akıl, dürüstlük ve sevgi. Korkmamız gereken şeytanlar ise, yalnızca, her insanın zihninde gezinenlerdir: cehalet, nefret açgözlülük.
Ölümün kaçınılmaz olduğunu bilmek, ama gene de dansa devam etmek, gene de başkaldırmak, gene de dilenciye ekmek vermek. İşte bu, olabilecek en saf özgürlüktür.
"Bu ülkede devrim yapmanın gerçekçi bir hedef olduğuna inanıyor musunuz?"
"Ben bir devrimciyim, çünkü gerçekçiyim. Parlamenter demokrasinin ya da iki çuval daha fazla buğdayın dünyaya adalet getireceği fantezisini asla yutmadım. Bu ülkede yaygın olan şey sükûnet değil, kriz."