“Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep.
Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine.
Bütün öksüzlerin kederiyle baktım yüzüne, ne zaman geleceği düşündüysem.
Bir haksızlığı haykıran herkese senin soluğunu verdim. Bütün hapislerin penceresi yaptım seni. Sonra tuttum kenar mahallelerin yalnızlığını gösterdim, bir özür, bir bağışlanma umuduyla. Söze inandım, gövdene ondan çok…
Dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu. Alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca.
Işıklı bir korunak arayacağım sesinin kıvrımlarında. ‘Gelmen iyiliktir’ diyeceğim. Yüreğimden başka yanıtım olmayacak. Bir sorudan bir soruya vuracağım seni yine.
Dünyanın bütün yağmurları yağacak iki söz arasında. Ellerimi geçmişe mi geleceğe mi koyacağımı şaşıracağım.
Küller altındaki köz için bir yudum soluk isteyeceğim. 'Aşk iki kişiliktir’ sözünü düşüneceğim uzun uzun. Kalkıp pencereden hayata bakacağım. Alnından öptüğüm yerde 'Ülkemsin’ diyeceğim. Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım.
Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim?”
Sevgili Boo Radley’e 🤍🕊
Kaybolan Yusuf döner Kenan’a bir gün; gam yeme.
Gör şu mahzun ev olur tekrar gülistan; gam yeme.
Ey gönül, işler düzensizlikten elbet kurtulur,
Dertliler kalmaz perişan böyle her an; gam yeme.
Gerçi birkaç gün felek sapmış gider, hep ters yöne,
Her zaman arzuna dönmez çünkü devran, gam yeme.
Bülbülüm, kırlarda tekrar taht kurarsın, gün gelir,
Tek ki sağ kal, kopmasın ömrün bahardan; gam yeme.
Sel götürmüş yıkmış varlığın; mahveylemiş.
Nuh eğer kaptansa, korkma olsa tufan; gam yeme.