Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tamirci Çırağı

Tamirci Çırağı
@Tamirciciragi1
Bir yanlışlığım bu dünyada, en az senin kadar
Burjuva sisteminde bir emekçi, her şeye rağmen ve emeği sayesinde ya da şans sonucu veya herhangi bir başka gerekçeyle kendisi için biraz para toplayabilir, toplum içinde yükselebilir, belli bir oranda özgürlük –en azından paranın sağlayabileceği oranda– elde eder. Sosyalist ya da komünist rejimde ise hiçbir umudu yoktur. Bu, cehennemin yeryüzünde kusursuzca geçekleşmesidir ve cehennemde, göründüğü kadarıyla, herkes eşittir.
Can Yayınları
Reklam
Sosyalizm ile komünizm eşitlik fikri üzerinde temellenir. Ama özgürlük pek dert edilmez. Bireycilik üzerinde temellendiğinden en azından özgürlüğün tohumunu içeren burjuva sisteminden daha kötü zorbalıklardır bunlar. Sosyalizm ile komünizmin temellendirdiği ise mutlak erk sahibi bir Devlet’tir. Bütün insanları bu canavarın, öldürülecek bir bedeni bile olmayan bu Mutlak Kral’ın altında eşit kılarlar. Her ikisinde de burjuvazi her şeyini yitirir, emekçinin ise kazanacağı hiçbir şey yoktur. Burjuva köle değilken köle olur; burjuvanın dengi olmuş işçi, kendini yeni bir efendiyle birlikte bulur ve önceden olduğu gibi yine köledir.
Can Yayınları
“En büyük kötülük, daha doğrusu tek kötülük, doğal gerçekliklere gelip yapışan toplumsal uzlaşma ve kurgulardır – evet, tüm kurguları kast ediyorum; aileden paraya, dinden devlete kadar hepsini. İnsan, ya erkek doğar ya da kadın. Demek istediğim, insan yetişkin olduğunda erkek ya da kadın olmak üzere doğar; doğal olarak, bir eş olmak için, zengin ya da yoksul olmak için doğmaz, hele Katolik ya da Protestan olmak, İngiliz ya da Portekizli olmak için hiç doğmaz. Toplumsal kurgular sayesinde şu ya da bu olunur. Peki ya bu toplumsal kurgular neden kötüdür? Çünkü bunlar kurgudur, çünkü doğal değillerdir. Para devletten daha iyi değildir, aile dinlerden daha iyi değildir. Bunların yerine başka kurgular olsaydı, bunlar da o kadar kötü olurdu, çünkü bunlar da yine kurgu olurdu, çünkü bunlar da sırası geldiğinde doğal gerçeklerin üzerine gelip yapışır ve onları boğarlardı. Dolayısıyla, istisnasız tüm kurguların ortadan kaldırılmasını hedefleyen saf anarşist sistemden başka her sistem, tüm diğer sistemler birer kurgudur. Tüm enerjimizi, tüm çabamızı, tüm zekâmızı, bir toplumsal kurgunun yerine bir diğerini yerleştirmeye ya da yerleştirme çabasına adamak bir saçmalıktır, hatta bir suçtur, çünkü bu, toplumu olduğu gibi bırakmayı açıktan açığa hedefleyerek toplumsal bir kargaşa yaratmaktır. Madem insandaki doğalı ezen ve bastıran toplumsal kurguları adaletsiz buluyoruz, o halde niçin enerjimizi, bu kurguların yerine başkalarını koymakta kullanıyoruz? Aynı enerjiyi bu kurguların tümünü yok etmekte kullanabiliriz.”
Can Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Peki anarşist kimdir? İnsanları, doğdukları anda toplumsal bakımdan eşitsiz kılan adaletsizliğe isyan eden biri; basitçe ifade edersek özü budur.
Can Yayınları
Ekmek için çalan masum, altın için çalan suçludur.
Ayrıntı Yayınları
Reklam
Mesele şu ki, hiçbir yere kök salamıyorum artık, hiçbir yere ait değilim.
Ayrıntı Yayınları
Konuşanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız. Ötekilerle görüşmemiz de, kendimizi boşluğa doğru bir yarış içinde hep birlikte alçaltmak içindir; ister fikir alışverişi olsun, ister itiraflar ya da entrikalar…
Metis Yayınları
Artık hatırlamadığımız ve etkileriyle ömrümüze tecavüz eden bir hastalığa karşı hangi tedavi yolunu kullanmalı? Varoluşa nasıl bir çare bulmalı, o sonu olmayan iyileşmeyi nasıl nihayetine erdirmeli? Ve doğumun etkisini üzerimizden nasıl atmalı? Sıkıntı, o devasız nekahet…
Metis Yayınları
Bence Hitler’in kendisine ihanet etmediği söylenebilir. Ama milyonlarca Alman kendilerine ihanet ettiler. Esas trajedi buydu. Bir adamın kötü olmaya cesaret etmesi değil, milyonlarca insanın iyi olmaya cesaret edememesiydi.
Ayrıntı Yayınları
Ölü bir adam cesur olamaz!
Ayrıntı Yayınları
Reklam
Ders vermek zorunda olduğum, hepsi de bir örnek, orta sınıfa mensup oğlanlar yeterince kötüydüler; o klostrofobik küçük kasaba ise kâbus gibiydi, ama asıl dayanılmaz olan öğretmenler odasıydı. Öyle ki derse girmek neredeyse bir kurtuluştu. İç sıkıntısı, her yıl aynı bildik uyuşuklukla geçen hayat, çalışanların üzerine bir bulut gibi çökmüştü. Ve bu, benim günün modasına uygun bunaltılarımdan falan değil, gerçek iç sıkıntısıydı.
Ayrıntı Yayınları
Gerçi durum pek parlak değildi, büyük felaketlerin yaklaştığı hissediliyordu, ama yine de gösterişli saray törenlerinden elden geldiğince geri kalmıyorlardı, hatta felaket beklentisi ne kadar güçlenirse, gösterişe de o ölçüde önem veriyorlardı.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Aslında, sözgelimi, insanın zengin, iyi bir aileden gelmesi, hoş görünümlü, eğitimli, akıllı, hatta iyi niyetli olması, ama öte yandan hiçbir yeteneğinin, hiçbir özelliğinin, hatta hiçbir tuhaflığının, kendine özgü tek bir fikrinin olmaması, yani kesinlikle “herkes gibi” olmasından daha sıkıcı bir şey düşünülemez.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Evet, yalnızca bir gezgin, yeryüzünde bir yolcuyum ben! Ya sizler daha önemli şeylerle mi meşgulsünüz?
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Bu dünyada bir kişinin diğerini anlaması o kadar kolay bir şey değil.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
548 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.