Bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi, her şeyi feda etti ona, dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile, ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı.
Mümkünün sınırları, manevi şeylerde, bizim düşündüğümüz kadar dar değildir: onları daraltan bizim zayıflıklarımız, kusurlarımız, önyargılarımızda. Aşağılık ruhlar, büyük adamların varlığına asla inanmazlar: sefil köleler o özgürlük sözcüğüne alaycı bir edayla gülümserler.
Belki de her şey için aynı durum geçerlidir, çevremizde bizim gibi yaratıklar olduğunu düşünürüz halbuki olan, sadece don ve yabancı bir dil konuşan taşlardır; bir dosta selam vermek üzereyizdir, ama kolumuz hareketsiz yana düşer, gülümsememiz yarıda kalır çünkü tamamen yalnız olduğumuzu görürüz.