Hasan Türkdoğru

Hasan Türkdoğru
@Turkdogru
“Okumadan geçen bir gün, yitirilmiş bir gündür.” instagram.com/gezintip
Fotoğraf..
Fotoğraf makinesinin kullanılışı, kuramsal olarak, tüfek ya da tabancanın kullanılışından farksız: Tüfek maddeyi parçalayarak imha ederken, fotoğraf makinesi de objektiften görülen nesneyi kendi bağlamından soyutlayarak yok ediyor. Giderek daha çok insan, resmini çekmek üzere olduğu şeyle bütünleşmek, onu duyumsamak, anlamak ve kavramak yerine, görüntüyü yakalamak ve sahneyi kendi bağlamından koparıp almakla meşgul. Yirminci yüzyılda birer görüntü tüketicisi haline geldik hepimiz. Bir sahneyi asla donduramayacağımızı, bir anı asla yakalayıp kayda geçiremeyeceğimizi fark etmiyoruz.
Reklam
Sevgiden vazgeçerek önceden belirlenmiş istasyonlarda durup, tarifeye göre yol alan bir tren ya da sadece ikmal yapmak için duran bir yarış arabası gibi hayatı yaşamadan tüketmek pahasına hedeflerine varan bunca insan olduğunu görmek, şaşırtıcı olduğu kadar üzücü de.
Yaşamın karşıtı ölüm değildir. Ölümün karşıtı doğumdur. Doğum ve ölüm, yaşam diye adlandırdığımız sürecin birer parçasıdır. Ölüm de doğum kadar bir parçasıdır yaşamın. “Hayat işte,” deriz birisi öldüğünde. “Haydi hayata,” deriz bir doğum olduğunda. Doğumu ya da ölümü yadsımak, yaşamı yadsımakla aynı şeydir. Ölümü yadsımakla, ölüme karşı isyan etmekle, ölümsüzlük peşinde koşmakla, yaşamı yadsımış oluruz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Halbuki insanları sonunda özgür kılan şey ölümün varlığıdır; ölümün herhangi bir anda gelebileceği bilincidir. Hiç kimse ölüme hükmedemez, ölümü önceden bilemez ve denetleyemez. Doğum kontrolü var. Ama ölüm kontrolü yok.
Bozkır köylüsünün ne düşündüğünü ve ne beklediğini kimse bilmez.
Reklam
İyi şeyler..
Acaba iyi bir şey olacak mı? Hayır! dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı.
Yalnız kalmaktan korktukça yalnızlığım artıyor.
"Yaşlılıktaki en acı şeyin şu olduğunu düşünüyorum: İnsanın o yaşta başkasına rahatsızlık verdiğini düşünmesi."
İktidarların en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır.
“Anne, üşüyorum. Sobayı yakamaz mısın?” “Kömürümüz yok.” “Neden?” “Çünkü baban işsiz kaldı.” “Neden?” “Fazla kömür olduğu için.”
Reklam
Düşün, dünyada birbirini severek, birbirine yakın olmak hisleri de olmasa yaşamanın manası kalır mı?
Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu. Dileniyordu...
Birkaç büyük şehrimizi dolduran ve dünyayı oradan ibaret sananlar bu kasabalara geldikleri zaman, ne kadar ayrı bir alemin insanları olduklarını anlarlar.
Türkler...
Atatürk’ün kafasında tam manasıyla Jean-Jacques Rousseau tipi bir cumhuriyet vardı. 1924 Anayasası’nda o cumhuriyet ortaya çıkıyor. Dikkat edin, orada Türkler diyor. Ben onun kalmasını istiyordum. Türklerden kasıt Türkler falan değil. O espriyi, o ruhu, o vatandaşlığı kaybettiğiniz için 1961’de o anayasayı kaldırarak atmışsınız. Bugün ortaya Türkiyeli diye bir laf çıktı. Abuk subuk, ne olduğu bilinmeyen, hiç tutar bir tarafı olmayan bir laf.
1.367 öğeden 1.336 ile 1.350 arasındakiler gösteriliyor.