"Anlaşılan aramızda bir köprü kurma konusuna benden çok farklı yaklaşıyordu. İkimizde aynı köprüyü inşa etmeye gayret ediyorduk ama tek farkımız köprünün farklı uçlarından işe başlamış olmamızdı."
" İğneleyici yorumunun can acıtıcı etkisinden kurtulmaya çalışıp hayatım boyunca sayısız kez yaptığım şeye bir kez daha yeltendim. Kendimi anlatmaya... "
"Bazı insanlar beklentiyle kollarını ardına kadar açarak hayata doğru koşar. Diğerleri hafifçe araladıkları kapılarından dışarıda neler olduğuna şöyle bir göz atar. Birde kalpleri atmaya devam ettiği halde yaşamdan çoktan vazgeçmiş olanlar vardır. Yorgun tükenmiş bitkin ve göçmüş durumdadırlar. Ama onlar her güne mecburen uyanır ve yorgun ayaklarını sürüye sürüye günleri devirirler. Belki bir değişiklik, hatta bir mucize olmasını ümit ederler ama ellerinden kaçan giden hayalleri ve kaybolan yılları sırtlarında ağır bir yüktür. Giymesini bildikleri tek zırh budur çünkü. "
Çoğu insan sandığının aksine gerçek arkadaş, sen zor bir dönemden geçerken yanında koşan değildir. Bunu herkes yapar. Gerçek arkadaş, kendisi mutlu değilken, senin mutlu olmana sevinen hatta mutluluğunu kutlayan kişidir.
Böylece yollarımız ayrıldı. Fakat aramızdaki aşk kaybolmamıştı. Bunu, konuşmadığımız anlarda, unutma huyum olduğunu bildiği için sabahları diş ipini lavaboya bıraktığı ya da her iyi geceler dediğimde gözlerini benimkilerden ayırmadığı zamanlar hissedebiliyordum.
O yıldızların birinde ben oturuyorum, ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Gülmeyi bilen yıldızların olacak senin.
" Hep aynı saatte gelsen daha iyi olur " dedi Tilki. Öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Her geçen dakika mutluluğum artar. Saat dört dedi mi meraktan yerimde duramaz olurum. Mutluluğumun armağanını veririm sana. Ama gelişigüzel gelirsen içimi sana hangi saatte hazırlayacağımı bilemem.
"Günaydın" dedi Küçük Prens.
"Günaydın" dedi çiçek.
"İnsanlar nerede?" diye kibarca sordu Küçük Prens.
Çiçek eskiden bir kervan görmüştü.
"İnsanlar mı?" diye tekrarladı. "Galiba altı yedi insan var. Yıllar önce görmüştüm. Ama kim bilir şimdi neredeler? Rüzgarlarla sürüklenmişlerdir. Kökleri yok, yaşamları güç oluyor bu yüzden. "
Gece iniyordu. Aletleri attım elimden. Artık çekicin, vidanın, susuzluğun yada ölümün ne önemi vardı ki? Yıldızın birinde, bir gezegende, benim gezegenimde, Dünya'da, avutulmak isteyen bir Küçük Prens vardı şimdi. Onu kollarıma aldım, salladım.
Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir mıymış, sormazlar bile. Kaç yasında? derler, kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar.
Bugün kütüphanede çocuk bölümünden alıp bir çırpıda okudum. Kitap sonunda kitap hakkındaki yorumlarınızı yazınız notunun altına, el yazısıyla çarpık çarpık yazılmış bi not vardı. " Kitap biraz karışıktı ama çok güzeldi". Bunu yazan çocuk muhtemel 8-9 yaşındaydı. Bense 23. Aramızdaki 14 yaş farka rağmen inanır mısınız onunla aynı fikirdeyim
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2015234,5bin okunma
Hani kitap bitince üzülürsünüz ya, sanki o dünyadan atılmış gibi hissedersiniz. Öyle bi boşluğa düştüm. Özellikle sonlara doğru okurken içim sıkıştı, bunaldım, ya olmazsa diye kendimi yedim :) Yani baya kaptırmışım. Tavsiye ederim
Yağmur SonrasıSarah Jio · Arkadya Yayınları · 201318,1bin okunma