Manzarayı, yıldızları, doğayı okumayı bilmiyoruz artık. Hepsi çevremizin dilsiz dekorları haline geldi. GPS'ten çıkan mekanik bir sesin talimatlarını izleyerek yürüyen ya da gezinen "görmez görenleriz "biz.
"Okumak" ne güzel yerleşmiş o kelimelerin arasına. Okunacak tek şey kitap değil, hayat her şeyi ile okunmayı bekliyor. Eh, evvelce kendimizden başlamalı.
Günümüz dünyasında insan ilişkilerinde bir
hoyratlaşma ve kabalaşmadan
bahsedersek mübalağa etmiş olur muyuz?
Gündelik hayatın sıkışmışlığının
beraberinde getirdiği bir kaba sabalık
varmış gibi görünüyor.
Sebepsiz şunu anlatmak istiyorum:
Bugün, otobüsteyim. Ortaokul öğrencisi olmalı, sevimli bir kız evlat. Parasını, uzanmam zor bir deliğe düşürünce ona gülümseyerek şöyle dedim, "Alıp sana verecektim de çok zor geldi, ulaşmam zor"
Evlat şöyle dedi:
"İyi! Ben alırım! Sıkıntı etme!"
İnsanlar kaba, demek için söylemiyorum bunu. Evet, kimi gereksiz kabalaşmalar mevcut lakin düşünmek de gerek, belki kız evladı üzdüler. Kimine de kızamıyorum bu sebepten.
Edebiyata ilginiz varsa kesinlikle tavsiye ederim çok güzel çok hoş bir kitaptı okuması oldukça eğlenceliydi kitap Ali Bey’in doğuya seyahatini anlatıyor onun gözünden oranın o zamanki halkını yaşama biçimini yardımlaşmalarını okuyoruz ve bunu bize çok aktarıyor Diyarbakır ile ilgili bilgiler paylaşıyor sadece o kadarla kalmıyor daha bir çok yeri paylaşıyor anlatıyor hangi araçlar yolculuk yaptıklarını bile.. ve bazı yerlerde fotolarının olması da gayet hoştu
🫶
Seyahat JurnaliÂli Bey · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019722 okunma