Vazgeçmeyi yeni yeni öğreniyorum. Biletleri, mektupları, üzerine tarih atılmış küçük kağıtlarda ki notları senelerce saklayan ben; hatıralara kıymak üzere çalışmalara başladım. Bir kere dost olduk mu ne olursa olsun hayatımdasın dediğim insanlar olmadan yaşamayı bile öğreniyorum. Aramamayı, sormamayı, silmeyi. Senelerdir hafızamda taşıdığım "Huz ma safa, da ma keder." sözünü yeni idrak ediyorum: "Huzur vereni al, keder vereni bırak." Anlıyorum ki kimse omuzlarımda yük değil. Kimse kamburum değil. Canımdan, kanımdan insanların öldüğü şu dünyada kimsenin kahrı sonsuza kadar çekilesi degil. Gerek yok. Seyrelmeyi, azalmayı, sadece elzem olanla yetinmeyi öğreniyorum. Daha da küçülsem keşke, diyorum. İki üç insan kalsam. Bir iki kitap, tek pantolon, tek gömlek. Ölmesi kolay olur.
Livaleni nin üslubunu işlediği konuları hep çok sevmiş ve her kitabını elimden düşürmeden okumus biri olarak bu kitap için maalesef bu kitabı için iyi seylerden çok bahsedemeyecegim. Konusu ve islenisi yazarın acemilik döneminde yazdığı kitap gibi duruyor.
Konusu, Mardin de mülteci kampında yaşayan Meleknaz üzerinden , ezidi halkini, geçmişini , yaşadıkları magduriyeritleri anlatmak , suriye de ki savaşı ve insanlarını gözler önüne sermek, komşu ülkede olanın nasıl bizim topraklara da yansıdığını anlatmak, sözde ! Ana karakter olan Hüseyin in ölümü üzerinden konu islense de.. Bir yerden sonra meleknaz ilahlastiriliyor ve konudan sapiliyor. Sonunda ise " ee yani?" diyorsun. Yani tatmin eden bir son yok. Kısa bir kitap bir günde okunup bitirilebilir , öylesine okunabilir...
Kitapta en sevdigim belki tek sevdigim kisim şudur;
"Harese nedir bilir misin ? Develerin çölde çok sevdiği bir diken vardır. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeniyle karışınca bu devenin daha da hosuna gider. Kanadikca yer yedikçe kanına duyamaz. Ortadoğu nun âdeti budur. Tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi tadının kanından sarhoş olur. "
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799,2bin okunma