Sıcağı sıcağına yazmaktayım.
Yine kitabın son sayfasını kapatıp, göğsüme bastırıp, tavana bakmaktayım.
Yine en derin boşluklardayım.
Yine pisliğin içinde burnu en keskin olana hayranlık duymaktayım.
H.G yine yapmış yapacağını. Bu kitabı okuyunca eminim yine dünyadan, insanlardan nefret edecek; içinizdeki son sevgi kırıntılarını da yazarlara, kitaplara ve onların kahramanlarına harcayacaksınız.
Bu kez iki farklı kahramanımız var. Derdâ ve Derda.
Kitaptan hiç ayrıntı vermek istemiyorum çünkü her kelimeyi, her olayı kitabı elinize aldığınızda ilk defa duyun ve hissedin istiyorum.
H.G’nin okumadığım son kitabı kaldı ama okuduklarım arasında, hatta şu ana kadar okuduğum tüm kitaplar arasında en iyi kurguya sahip kitaplardan diyebilirim. Kitap çok akıcı. Hep o karanlık suda akıntıya kapılıp sonsuza dek gitmek istiyorsunuz. Çocuklar, kadınlar, istirmar, cemaatler, çocuk gelinler, cinsellik, hayat, töre, yaşam, ölüm, suç, aşk ve daha sayamayacağım bir çok konu ele alınmış ve istemeyeceğiniz kadar tespit yapılmış. Argo var diyemeyeceğim çünkü bu kitabı okuyupta içindeki bir kaç argo söz gözünüze takılıyorsa emin olun siz de bir terslik vardır. Okurken ibrenin eksi tarafında ne kadar duygu varsa yaşadım. Ya hüzünlendim ya da yumruklarımı sıktım.
Dipnot: Kitabın Oğuz Atay’la yoğurulması onu bu kadar anlayıp değer vermesi beni çok mutlu etti.
Kısacası okuyun okutturun. H.G’a bağımlı olun.
İyi okumalar.