Kitabı isminden dolayı küçüklüğümden beri hapishane romanı zannederdim.. okumaya başladığım zaman anladım ki koğuş (oda) , hariciye (dış hastalık) anlamlarına geliyor.
Kitap, dizinden ciddi rahatsızlığı bulunan kahramanın, birlikte büyüdükleri ve kendinden birkaç yaş büyük olan paşa kızına olan aşkını, aralarındaki duygusal uyumsuzluklar sebebiyle içinde yaşadığı buhranları ve bu olayların dizindeki rahatsızlığı tetiklemesinin olayların dokuzuncu hariciye koğuşunda noktalanmasını konu alıyor.
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanlarından olan bu eser gerek betimlemeleri gerekse okuyucuda uyandırdığı duygularla edebiyatımızda önemli bir yeri olduğunu gösteriyor.
40 yıldır bilfiil devam eden Afganistan Savaşı sayısız kıyımlara sebep oldu. Milyonlarca insan; kadın, çocuk, yaşlı, genç denmeksizin bir hiç uğruna katledildi ve katledilmeye devam ediyor. İnsan canının bu bu denli kıymetsiz olduğu daha ne kadar yer vardır? Ve bu kitaptaki olaylar geçmiş yüzyıllarda yaşanmış olaylara değil yakın geçmişimizin bir parçasıyken; bizlerin, aynı dünyanın farklı yerlerinde yaşayan aklı selim insanların yapabileceği hiçbir şey yok mu? Kendini medeni olarak lanse eden insanların tek dişi kalmış canavarlar olduğunu gördüğümüz ve herkesin gücü yettiği ölçüde güç yetirebildiğine saldırdığı bu dünyada döngüyü kırmanın, iyi insan olmanın hiç mi yolu yoktur?