Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vildan

Masallarda dikkat etmediniz mi? Hep kaybolurlar... Kaybolmak, yani ölmek, sonra dirilmek... Bir kompleksten kurtulmak için bundan daha emin çare yoktur.
Reklam
“Her şeyi zaman varken yapmak gerek. Geciktirilmiş sözler, askıya alınmış hayaller, ertelenmiş itiraflar, gerçekleştirilemeyen buluşmalar; bir gün hepsi pişmanlık olarak geri dönmeden önce, henüz vakit varken.”
'Sır gelininin duvağı açılınca aşk ile kınanmışlık birbiriyle aynı dilden konuştu'

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Sözler neye yarar ki, iki dünya arasına özensiz, kaba dünyaları taşımaktan başka..."
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
"Aşk" sözcüğü zaten sözlükte "sarmaşık" demekmiş. Bir sarmaşık çınarları, servileri nasıl sarıp sarmalarsa, aşk da öyle sarıp sarmalarmış çınar gibi yiğitleri, servi boylu dilberleri. Ver her sarmaşık, sardığı ağacı kurutulmuş sonunda.
Hem Fuzûlî aşkı anlatırken hep acıdan, elemden, ayrılıktan, yanmaktan, parçalanmaktan bahsediyordu. Aşk ayrılığının bir azap olduğunu söylüyor, sonra da azabın "a-z-b" türediğini, bunun da "lezzet" demek olduğunu söylüyordu. Demek ki aşkın azabında bir lezzet vardı ce dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu.
"Ölmesini bilenler için hançer hayat demektir; ve aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya hâkim olur."
Dünya'daki felaketlerden kudreti mesul tutan, bütün kabahati nizam-ı kainatta arayan mecnunlar var... Kudret her ruhu ayrı istidatlarla teçhiz ediyor, her birine ayrı bi yol çiziyor... Herkes kendi yolundan gitse herkes mesut olacak evlat
Sayfa 334Kitabı okudu
-Sevdayı size kalpte doğup ölen bir şey diye öğretiyorlar Kınalı Yapıncak... Ne fena, ne yanlış bir fikir... Sevda yalnız dudaklarda doğup yaşadıkça saadet olur... Onun dudaktan kalbe zehir gibi işlemesine meydan vermemeli... Ben çiçeklere "toprağın sevdası" derim Kınalı Yapıncak... Onlar da toprağın dudağında birer buse olarak açıp sönüyorlar... Hangisi toprağın kalbine gitmeyi düşünüyor?
Sayfa 142Kitabı okudu
Reklam
O artık birini ötekinin unutturduğu buselerle bir nağme, bir tebessüm gibi yalnız dudaklarımda yaşayacak... Mamafih belki mesut olmak için de asıl çare budur: Sevdayı dudaklardan öteye bırakamamak, zehir gibi kalbe inmesine meydan vermemek.
Bayramdı Orhan Veli'yle beraberdik Boğaziçi vapurunda Âşiyan'a gidiyorduk Fikret'in elini öpmeye
İnsanı olduran erdiren sükût Bir gün öleceğini bilsen aklında tut Rahat bir yer olmalı ki şu tabut Görmedim girmem diyen yiğit kimse...
...artık Süheylâ hastanın odasına giremiyordu; hastalık şiirini kaybetmişti. Büyük hastalıklar dört mevsime tahammülü olmayan ağaçlardır. Şiirleri, çiçekleri bir iki ayda dökülür: Siyah kollarıyla ayağa kalkıp dururlar; kömürden iskelet gibi.
Yalancı şahitlerin biri "Hacı'ydı; öteki Hoca!" Bu iki kelimeden Adnan, başka zamanda kaçardı. Fakat şimdi kelimenin ikisine de dört elle sarıldı. Mahkemede bu iki kelime iki mabet gibi duracaktı. Halbuki bu iki şahidin ikisini de Sakallı Vasfi kiralamıştı. Bir kadın birini öldürmeye giderken ayak izi tanınmasın diye erkek kundurası giydiği gibi, bu şahit de "Hoca" ve "Hafız"dılar.
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.