Kitapta Dr. Frankl, kuramı olan logoterapiyi keşfetmesine yol açan, toplama kampında uzun süre kalan bir tutuklu olarak deneyimlerini anlatmış. Babası, annesi, erkek kardeşi ve karısı bu kamplarda ölmüş ya da gaz fırınlarına gönderilmiş, bu nedenle kız kardeşi hariç ailesinin tamamı yok olmuş.
Mesele; her şeyini kaybeden, bütün değerleri yok edilen, açlığın, soğuğun ve acımasızlığın altında ezilen, her an, her saat imha edilmeyi bekleyen bir tutuklu olarak yazar, nasıl oldu da yaşamı sürdürmeye değer bulabildi?
Bu sorunun cevabını ilk bölümde veren yazar, ikinci bölümde kendi kuramı olan logoterapiyi açıklıyor. Kitabın ana temasını, kitapta da geçtiği üzere, Nietzsche'nin şu sözüyle özetleyebiliriz: "Yaşamak için nedeni olan kişi, hemen her nasıl'a katlanabilir."
Yaşanmışlık barındıran satırlar kişide daha derin yer edinir, tıpkı bu güzel kitap gibi.
Evet, yaşanmış olanlar gerçekten çok acı ancak bunların hâlen yaşanıyor olması çok daha acı..