Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir partiden ya da bir dinden ayrılmak isteyen, şimdi onu çürütmesi gerektiğini düşünür. Oysa çok fazla kibirli bir düşüncedir bu. Gerekli olan yalnızca, şimdiye dek hangi perçinleri onu bu partiye ya da dine bağladıklarını ve şimdi artık bunu yapmadıklarını, hangi niyetlerin onu buraya sürüklediklerini ve şimdi başka yöne sürüklediklerini açıkça görmesidir. O partinin ya da dinin yanına b i l g i y e d a y a l ı k e s i n g e r e k ç e l e r l e geçmiş değilizdir: ondan ayrıldığımızda da böyleymiş gibi y a p m a m a l ı y ı z .
Sayfa 53
"Yalnızca kendi gördüğü zararlar a k ı l l ı yapar kişiyi, yalnızca başkalarının gördüğü zararlar da i y i " - böyle der, her türlü ahlaklılığı acımaktan ve her türlü entelektüelliği insanın yalnızlığından türeten o tuhaf felsefe: böylelikle, farkına varmadan dünyadaki tüm zararlılığın avukatı olur. Çünkü acımak için başkalarının acı çekmesi, yalnız kalmak için de başkalarını aşağılamak gerekir
Sayfa 45
Reklam
Siz karamsarlar ve felsefi kör yılanlar, tüm dünya varlığının karakterin den, insan tutkularının k o r k u n ç k a r a k t e r i n d e n şikayetçi olmak için konuşuyorsunuz. Sanki tutkuların var olduğu her yerde, korkunçluk da var olmuş gibi! Sanki korkunçluğun bu türünün dünyada her daiın var olınası gerekmiş gibi! - K ü ç ü k ş e y l e r i ihmal ettiğinizden, kendi kendinizi ve eğitilınesi gerekenleri gözleınlemediğinizden ötürü, tutkuları bizzat kendiniz böyle canavarlar haline getirdiniz; öyle ki şiındi daha "tutku" sözcüğünü duyduğunuzda korkuya kapılıyorsunuz! Tutkuların korkunç karakterini a l m a k ve yıkıcı sel sularına dönüşmelerini önlemek size düşerdi ve bize düşer. - Hatalarımızı sonsuz felaketler boyutunda büyütmemeliyiz; daha çok, insanlığın tutkularının tümünü birden sevinçlere dönüştürmek görevinde dürüstçe çalışmalıyız.
Sayfa 33
Herhangi bir şeye bağımlı olduğumuzu h i s s e t m e d i ğ i m i z sürece, kendimizi özgür sanırız: insanın ne denli gururlu ve iktidar düşkünü olduğunu gösteren yanlış bir çıkarımdır bu. Çünkü burada, a l ı ş ı l m ı ş bir bağımsızlık içinde yaşadığı, bunu istisnai bir biçimde yitirdiğinde karşıt bir duygu hissedeceği varsayımıyla, bağımlı olduğu anda bunu her koşulda fark etmesi ve bilmesi gerektiğini kabul eder. - Peki ya bunun tersi doğruysa: insan daima çok yönlü bir bağımlılık içinde yaşıyor, ama kendini ö z g ü r sanıyor, zincirin baskısını uzun bir alışkanlık sonucu a r t ı k h i s s e t m i y o r s a ? Yalnızca yeni zincirlerden rahatsız olur ancak: - "İstenç özgürlüğü" de y e n i zincirleri hissetmemekten başka bir şey değildir aslında .
Sayfa 11 - *
Bize Muâwiya B.Amr tahdis etti, Bize Zaide tahdis etti, O el-A'meş'ten, O Temîm B.Seleme'den, O Ebû Ubeyde'den O Abdullah'dan -İbn Mes'ûd- dedi ki: "Ey İnsanlar! Öğrenin! Ve kim öğrenirse amel etsin." (Kitabu'l Îlm Li'l Ebî Hayseme, 4) حدثنا معاوية بن عمر، حدثنا زائدة، عن الأعمش، عن تميم بن سلمة، عن أبي عبيدة، عن عبد الله-بن مسعود- قال: "يا أيها الناس تعلموا فمن علم فليعمل."
🛎 HATIRLAYALIM ○ Kutsal Toprak ;Beyt'ül Makdis○ ~ Beytü'l-Makdis,  “Kutsal Toprak” demek olup müslümanların ilk kıblesi, aynı zamanda en kutsal sayılan üç mescidinden biridir. Kudüsten; İsra suresinin 1. Ayetinde; etrafi bereketli kılınan yer olarak bahsedilmektedir.√ ✅ Kudüs İslam'ın kutsal saydığı şehirlerin üçüncüsüdür . 1⃣ 
Reklam
Bu kitap girilebilecek en büyük kapıdır; bütün kapılar kapansa bu kapı asla kapanmaz. O, düşünceleri sağa sola meylettirmeyen dosdoğru yoldur, arzuları saptırmayan Zikr-i Hakîmdir; âlimlerin kendisine bir türlü doyamadığı semâvi bir kitaptır. Onun mucizeleri asla son bulmaz. Bu kitabın bulutları gitmez, ayetleri bitmez, bilgileri gelişmez. Onun
Kız çocuklarının taraftarı Zeyd b. Amr ve kurtarıcısı et-Temîmî
Barbarca bir gelenek olan kız çocuklarını diri diri gömme, çoğunlukla zannedildiği kadar olmasa da, İslam öncesi Arabistan'da oldukça yaygın bulunmaktaydı. Bunun sebepleri iki yönlüydü: kız çocukları sayısındaki bir artışın ekonomik yükümlülükleri ağırlaştıracağı korkusu ve kızların sık sık düşman kabileler tarafından esir alınmaları ve sonunda kendilerini esir alanları ailelerine ve kardeşlerine tercih etmelerinin yarattığı aşağılanma korkusu. İslam'dan önce bu geleneğe muhalif olanların önde gelenlerinden biri, Ömer b. Hattab'ın akrabası ve Muhammed'in (s) manevi habercilerinden biri olan Zeyd b. 'Amr b. Nufeyl idi (karş. Buharı, Fezailu Asbabi'n-Nebi, Abdullah b. Ömer'den rivayet): bu zat Muhammed'in (s) nübüvvetinden kısa süre önce iilmüştü (Fethu'l-Barf VII, 112). Başka bir adam, Sa'sa'ah b. Naciye et-Temimi -şair Ferazdak'ın dedesi- bu şekilde ölüme mahkum edilen kız çocuklarının kurtarıcısı olarak şöhret yaptı. O da sonra İslam'ı kabul etti. İbni Hallikan (II, 197), Sa'sa'a'nın yaklaşık otuz kızı ailelerine fidye ödemek suretiyle kurtardığını zikreder.
Sayfa 76 - İşaret Yay. 1. Baskı: İstanbul 2018
İlim ehli arasında meşhur ve sahih haberlerde kayıtlı olduğuna göre Hz. Ebu Bekir, gece namaz kıldığı zaman Kur'ân'ı alçak sesle okurdu. Hz. Ömer ise namaz kılarken yüksek sesle Kur'ân okurdu. Peygamber (s.a.), Ebu Bekir'e sordu: Neden alçak sesle (hafiyen) okuyorsun? Şöyle cevap verdi: Kendisine münacaatta bulunduğum zatı dinliyorum, ondan anlıyorum ki, O bana uzak değildir, O'nun işitmesine göre alçak sesle yüksek ses birdir. Hz. Peygamber, aynı konuda Hz. Ömer'e de soru sordu. Hz. Ömer: Uyuyanı uyandırmak ve şeytanı kovmak için böyle okuyorum, dedi. Bu, yani Hz. Ömer mücahedeye, o ise müşahedeye işaret etmişlerdir. Müşahede makamına göre mücahede makamı denize göre bir damla gibidir. Bundan dolayıdır ki, Peygamber (s.a.), Hz. Ömer'e: "Sen, Ebu Bekir'in sevaplarından bir sevap olmaktan başka bir şey değilsin", demişti. Kendisi sayesinde İslâm'ın izzet bulduğu Ömer, Ebu Bekir'in iyiliklerinden bir iyilik olunca: "dikkat et, (onun yanında) âlemdekiler nasıl kalır?"
Bilim, edebiyat sanatından daha soylu karakterler gerektirir: daha sade, daha az hırslı, daha azla yetinen, daha dingin olmalı, öldükten sonra adının anılmasını pek düşünmemeli ve birçoklarının gözünde, böyle bir kişilik kurbanının gözüne ender olarak uygun görünen konularda kendilerini hesaba katmamaları gerekir. Tüm bunların yanına, farkında oldukları bir başka kayıp daha eklenir: uğraşılarının tarzı, sürekli en büyük soğukkanlılığı gerektirmesi i s t e n ç l e r i n i zayıflatır, ateş şair ruhlu karakterlerin ocağındaki gibi gürül gürül yakılmaz: ve bu yüzden genellikle daha yaşamlarının baharında en büyük enerjilerini ve parlaklıklarını yitirirler - ve dediğimiz gibi, bu tehlikenin f a r k ı n d a d ı r l a r . Her koşulda, daha az parladıkları için daha az yetenekli g ö r ü n ü r l e r v e olduklarından daha az olarak kabul edilirler.
Sayfa 95
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.