Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Dikkat! Spoiler içerir!
Bir kurmaca karakteri ve onun etrafında (veya tam olarak etrafında olmadan) gelişen bir hikayeyi okuyacağınızı sanarak okumaya başlıyorsunuz. Okudukça aslında bunun bir kurmaca karakter olmadığını, içimizden, bizden, ruhumuzun derinliklerinden gelen bir tarafı olduğunu; hikayenin kurmaca olmadığını, bizim hikayemiz olduğunu fark ediyorsunuz...
Shakespeare’in belki de okuduğum en iyi oyunu Macbeth’tir. Bana nefsimizin , en kötü arzularımızın yol açabileceği felaketlerin olasılıklarını hatırlatıyor. İnsanı , insanın hedefleri uğruna hırsına yenik düşüp yapabileceği şeyleri görüdüğümüz bu oyun aslında günümüz insanına hiç uzak değil. Shakespeare’in nasıl çağının ilerisinde olduğunu gösteriyor. Oyunu yazmasının üstünden geçen yıllara rağmen bahsi geçen olayların hala güncel konular olması da bana kalırsa korkunç. Macbeth, okuduğum en içimizden öykülerden birisi. Bazen Shakespeare’ in bir zaman yolcusu olduğunu düşünmeme sebep oluyor. Her neyse kısacası Lady Macbeth’in aç gözlülüğüne acıyor , manipüle yeteneğine de şaşıyor ; Macbeth’in de aptallığına yanıyorum. İnşaa ettikleri hayallerini nasıl paramparça ettiklerini her okuduğumda tüylerim ürperiyor… Tiyatro oyunu seviyorsanız da sevmiyorsanız da hayatınızda bir kere okumanız gerektiğine inanıyorum.
KADININ ADI YOK!
Kadın olduğunun farkında değilsen, adın olsa ne olmasa ne?
Genç kızlık, evlilik kadınlık, evlilik bitimi dulluk ne çok unvan veriliyor kadınlara. Kim demiş ki adı yok diye?
Kadınlar bile az biraz geçmişlerinden bahsetmeye başlasınlar ‘’ ben kızken’’ deyimini ne sık kullanırlar. Hiç haz etmediğim kelimelerdir ‘’ ben kızken’’
Marcel Proust, eserlerini okurken beni evrende hiç gitmediğim galaksilere götürebilen ender yazarlardandır. Onun kitaplarını okurken kendimi, içinde bulunduğum dünyayı keşfetmeyi seviyorum. Hele bir de yollarımız doğru zamanda kesişmişken. Kayıp Zamanın İzinde serisinin 4. kitabı Sodom ve Gomorra ile de duygusal açıdan kendimi çok yüklü
Dün bildiğiniz gibi Srebrenitsa katliamının 25.yıldönümüydü.Genç kızlara, hamile kadınlara, beşikteki bebeklere akıl almaz işkenceler yapıldı, öldürüldü.Ne acı ki,tüm bu katliamlar yaşanırken Avrupa üç maymunu oynadı, yardım gitmedi, gittiğinde çok geçti ya da göstermelik yardım eli uzatıldı.Şimdi Ayasofya Camii ile ilgili verilen kararlara karşı çıkan,Ayasofya tarihi binadir ve tüm dünyaya aittir diyen medeni! Avrupa, Bosna'daki Mostar Köprüsü'nün yıkılmasını,yapılan kıyımı, şehrin yerle bir edilmesini umursamadı bile.İncir Kuşları 90'lı yıllarda Bosna' da yaşanan acıları, Müslümanlara yapılan katliamı anlatan, okurken gözyaşlarınıza hakim olamayacağınız muhteşem bir kitap.
Ahhh Suada... Üniversitede kendisi gibi Boşnak genci olan Tarık ile birbirlerini seviyorlar.Ama Suada bilmiyor ki aşkına karşılık vermeyip "hayır" dediği Sırplı delikanlı bunun intikamını hiç beklemediği bir anda alacak.Ülkede patlak veren iç savaş Suada ve ailesinde öyle derin yaralar açıyor ki... Yaşananların gerçek olduğunu bildiğimden olsa gerek sonuna kadar dehşet içinde,büyük bir üzüntüyle okudum kitabı.
Yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen aşk, özlem, tutku, fedakarlık barındıran ve sürekleyici anlatımıyla elinizden bırakamayacağınız bir eser.
Cesaretle işlediği konularıyla çocuk ve gençlik edebiyatında önemli bir yer edinen yazar Mine Soysal bu kitabını, okuma eğilimleri üzerine sohbet ettiği 40 binden fazla öğrenciden esinlenerek kaleme aldı. Çocukların, gençlerin gözünden “kitap” ve “okuma” kavramlarına alışılmışın dışındaki açılardan yaklaşan deneme, aynı zamanda ülkemizde son yıllarda bu alanda yaşananları da tartışmaya açıyor. Kitapta yer alan ve gençlerin “kitap okuma” deneyimlerini içeren şaşırtıcı, düşündürücü, hatta komik öyküler eğitimcilere, ebeveynlere, çocuklara ve gençlere birlikte tartışma olanağı sunarken, çarenin bireysel haklara saygı göstermek, nitelikli seçenekler sunmak ve sınırsızca iletişim kurmak olduğuna işaret ediyor. Gençler kadar yetişkinlerin de okumaktan zevk aldığı kitap, Arnavutça’ya çevrildi.
Bu kitaptaki öyküleri anlatanlar: Klasikler’den nefret ettiğini sananlar. Sürekli, “Odana git, kitabını oku!” denenler. Bilgisayarla kitaplar arasında seçime zorlananlar. Kitap okuduğu duyulursa “karizmasının çizileceğinden” korkanlar. Yalnızca kitap okurken kendini iyi hissedenler. Ailesi hiç kitap okumazken, tatilde bile kitap okuması beklenenler. Sadece “Harry Potter” kitapları okumak isteyenler. Öğretmenin ödev verdiği kitabı “iğrenç” bulanlar ve diğerleri...
