Geri kalmış, bozulmuş, ya da daha yerine iyice oturmamış toplumlarda, bütün kurumlar bozuk çalışırlar hemen hemen. Netsen neylesen, toplum düzelmedikçe, yerine oturmadıkça bu kurumlardan herhangi birini düzeltemezsin. Toplumda bir kör dövüşüdür sürer gider.
İnsanoğlunun, iki insan bir araya geldiğinden beri olagelmiş, köklü bir kurumu da “Adalet” kurumudur. Her bir şeyi bozuk olan toplumlarda bile insanlar, Adalet kurumunu ayakta tutmaya, onun kılına hile getirmemeye çalışmışlardır.
İyice düzene girmemiş toplumlarda bile, Adalet kurumu o toplumların en önde, en ileri, en söz edilemez kurumu olmuştur, ya da ona çalışılmıştır. İnsanlık geleneği, toplum vicdanı bu kuruma, kendi gelenekleri, kendi kanunları içinde en büyük değeri vermek zorunda kalmışlardır.
“Adalet mülkün temelidir” sözü insanlar için bayrak olmuştur.
En belalı diktatörler bile davranışlarını, toplumun Adalet geleneğine uydurmaya, ya da uydurur görünmeye dikkat etmişlerdir. İnsanların vicdanlarından korktuklarından, cürümlerini bile onun namına işlemişlerdir.
Adalet kurumu tarih boyunca sınıfların, zümrelerin, kişilerin isteklerine göre ayarlanmasına rağmen, insanlar o dar çerçeve içinde bile ondan çok şey beklemişler, ona umut bağlamışlardır.