Üzüntü ve hastalığın bulaşıcı olmaları adil ve yerinde,hatta tarafsız bir hak paylaşımı oluşturur, ama dünyada kahkaha ve keyif kadar karşı konulamaz derecede bulaşıcı etki yapan hiçbir şey yoktur.
Bilinçsiz sevgi yerine Muhyiddin Arabi şunu öğütler:
Kendini hiçbir özel itikada aşırı bağlama yoksa başkalarına inanmazsın; böyle yaparsan birçok iyiliği kaçırır ve maddenin doğru gerçekliğini tanımayı başaramazsın. Her yerde hazır ve nazır olan Tanrı, hiçbir inançla sınırlı değildir çünkü O, "Nereye dönersen Allah'ın yüzünü görürsün," (Kur'an 2:109) demektedir. Herkes inandığını över; onun tanrısı onun kendi yaratığıdır ve onu överken kendini över. Sonuçta başkalarının inancını suçlar, oysa adil olsaydı bunu yapmazdı ama onun sevgisizliği cahilliğinden gelir.
En kötüsüyse silahlanmış adaletsizliktir ve insan, entelektüel ve ahlaki yeteneklerinin silahlarıyla, başka hiçbir durumda bu denli çelişik bir şekilde kullanılamayacak silahlarla, donatılmış olarak ayak basar varlığına. Ondandır ki insan, ahlaktan yoksunsa, varlıkların en alçağı, en kabası ve cinsel tatmin ile damak zevki tatmini bakımından en kötüsüdür. Ahlakın bir türevi olan adalet siyasetin konusudur. Zira hukuk, bir devlet topluluğunda mevcut olan ve neyi adil olduğuna karar veren düzenden başka bir şey değildir.
"Niye bunlar hep başıma geliyor?" dediğin şeyler. Öğrenmeye karşı oluşturduğun dirençlerden kaynaklanıyor. Hayat okulunda sınıfını torpille geçemezsin. Derslerine konu olan sorunlara algılarını değiştirerek
farklı bir dikkatle tekrar vermelisin.
Selahaddin'den sonra diğer sultanlar da, özellikle El- Adil. El-Kamil ve El-Efdal, medreselere önem vermeyi sürdürmüşlerdir. Bu nedenle Eyyubilere özgü bir medrese mimarisi doğmuştur. Aynı zamanda bu dönemde önemli bilgin ve edipler yetişmiştir. Bunlardan biri İbn'ül Esir diye bilinen ünlü tarihçidir. Şerefname, onun için şöyle diyor: "Devrinin bilginlerinin önderiydi. Yazı yazmak ve mektupları süslemek sanatında tasavvur edilenden daha üstün bir yeteneği vardı." Cezire'li bir Kürt olan İbn'ül Esir önce Selahaddin'in sarayına girdi, sonra Melik El- Efdal'ın vezirliğine tayin edildi. Sonra diğer Eyyubi sultanlarının sarayında görev yaptı. Bir çok eser bıraktı. Bunlardan en ünlüsü "El-Kamil" adlı tarihidir. İbn'ül Esir, Eyyubi tarihinin yanı sıra, genel olarak Kürt tarihine ışık tutan birhayli malzeme bırakmıştır.