yaşmaya deyerese ölüm guzel
Yokluğun buz gibi soğuk Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,
Sayfa 457 - özlem ve ölüm
Ah bu bekleyişler....
Umarım bu bekleyiş Tüketmez düşlerimi
Sayfa 117 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
YALNIZLIĞIN AYRIKOTLARI Toprağı nasıl kavrarsa ayrıkotları ve nasıl çölleştirirse usul usul öylece sarmış seni yanlışlar çürütmüş yüreğindeki öfkenin dayanıksız tohumlarını çorak bir toprağa döndürmüş içini Zehirli sütleğenler sürülmüş ökselere sinsi bekleyişler gibi yapışkan iğrenç gülücükler serpiştirilmiş belli ki sen konacaksın acemi sekişlerle yalnızlığın bu hayın ökselerine Ve şimdi uysal bir kedi gibi sokuluyorsun gergefini sessizce işleyen gecenin koynuna Usulca okşuyorsun yalnızlığını usulca ve sessizce yaşamak diyorsun buna oysa hayat açılmamış bir yumak gibi duruyor ellerinde Ah yalnız kuş belli ki sen hiç bilemeyeceksin uçmayı.
Sayfa 44 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Gitmeler
"Sükûtu ilk bozan Muazzez oldu: "Hep böyle gidip duracak mısın Yusuf?" Bu sözlerden çok etkilendim ve şunlar kalemimden dökülüverdi... Ah bu gitmeler... Ah bu yalnızlıklar... Ah bu çaresizlikler... Ah bu gözü yaşlı bekleyişler... Ah bu ümitsizce göz göze gelmeler... Ah bu mecburiyetler... Ah bu yakarışlar... Ah bu sevdalık çekmeler... Ne kadar çile dolu Ve ne kadar kutsal. 28 Kasım 2017 01.00
Yalnızlığın Ayrıkotları
Toprağı nasıl kavrarsa ayrıkotları ve nasıl çölleştirirse usul usul öylece sarmış seni yanlışlar çürütmüş yüreğindeki öfkenin dayanıksız tohumlarını çorak bir toprağa döndürmüş içini Zehirli sütleğenler sürülmüş ökselere sinsi bekleyişler gibi yapışkan iğrenç gülücükler serpiştirilmiş belli ki sen konacaksın acemi sekişlerle yalnızlığın bu hayın ökselerine Ve şimdi uysal bir kedi gibi sokuluyorsun gergefini sessizce işleyen gecenin koynuna Usulca okşuyorsun yalnızlığını usulca ve sessizce yaşamak diyorsun buna oysa hayat açılmamış bir yumak gibi duruyor ellerinde Ah yalnız kuş belli ki sen hiç bilemeyeceksin uçmayı.
Toprağı nasıl kavrarsa ayrıkotları ve nasıl çölleştirirse usul usul öylece sarmış seni yanlışlar çürütmüş yüreğindeki öfkenin dayanıksız tohumlarını çorak bir toprağa döndürmüş içini Zehirli sütleğenler sürülmüş ökselere sinsi bekleyişler gibi yapışkan iğrenç gülücükler serpiştirilmiş belli ki sen konacaksın acemi sekişlerle yalnızlığın bu hayın ökselerine Ve şimdi uysal bir kedi gibi sokuluyorsun gergefini sessizce işleyen gecenin koynuna Usulca okşuyorsun yalnızlığını usulca ve sessizce yaşamak diyorsun buna oysa hayat açılmamış bir yumak gibi duruyor ellerinde Ah yalnız kuş belli ki sen hiç bilemeyeceksin uçmayı.
Sayfa 44 - Gibi yayınları
Reklam