Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
Bir anda, göğsümü saran kabuğu çatlatmamla her şey bana ait olmuştu sanki ve teslim olmanın, kendini tüketmenin sevinci, kabararak her şeyi kaplıyordu. Ah, ne kadar kolaydı, diye hissettim, başkalarına mutluluk vermek ve bu mutlulukla mutlu olmak.
Sevgili!
Ah sevgili ne sanıyorsun?
Sen olmadan da oluyor gece,
Gündüzler de belki biraz ağır belki yorgun belki mutsuz!...
Belki umutsuz ama sen olmadan da oluyor işte,
Şarkılar yarım, yemeğim tuzsuz,içim huzursuz...
Oluyor bak öğle oldu!
Birazdan akşam vurur kıyılarıma,
Biraz hüzün yoldaş olur bana,
Bir kahve yaparım yudumlarım sonra,
Gördün mü sensiz de oluyor!...
Görmesen de bilmesen de bilmek istemesen de...
Bunlar hep oluyor!...
" Anladım ki tutkularım sadece toplumsal çılgınlıklardan ve o beklenen beyefendilikten dolayı bozulmuş ve ezilmişti, ama benim içimde de derinde, çok derinlerde, kapanmış kuyularda ve borularda diğer insanlarda olduğu gibi hayatın sıcak pınarları çağlıyordu. Ah, ben hep yaşamışım, ama sadece yaşamaya cesaret edememişim, ben kendimi bağlamış ve kendimden saklanmışım, ama artık bu sıkışmış güç, artık kırılmış; o zengin ve zorlu hayat beni yenmişti. Hayata hâlâ bağlı olduğumu artık anlamıştım; nasıl ki bir kadın karnındaki bebeğin hareketini kutsal bir duyguyla ilk kez hissederse ben de bu gerçeği hissediyordum. O gerçek ve değişmemiş hayatın, içimde yeşerdiğini hissedebiliyordum. Bu sözleri yazarken neredeyse utanıyorum, ama ben, bu ölmüş insan, bir anda tekrar çiçek açıyor; damarlarımdaki kan, kırmızı ve huzursuzca akıyor, duygular sıcacık ve usulca büyüyerek tatlı ve acıyı aynı anda içinde barındıran yabancı bir meyve veriyordu. "
Ah şu insanlık... Asırlardan beri içimizde yaşadıkları, hamurumuza karıştıkları için midir nedir bazı vehimlerimizi (kuruntularımızı) beynimizden, kalbimizden tamamıyla söküp atamıyoruz.
Sayfa 69 - İnkılâp Yayınları, İstanbul 2022Kitabı okudu
Bazen çok korkuyorum.
Ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
Çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
Ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
Tekhnem dolu müfsidle!
Bu da caddelerden derviş devşiregelmeme mâni değildir
Yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan
Bunun için
"Bacak kadar bir çocukken
Adam(insan) gibi görünmek için çok yüksek sesle konuşurdum
Ve derdim ki, biliyorum, biliyorum, biliyorum, biliyorum 🙋🌞 Başlangıçtı, ilkbahardı
Fakat ne zaman 18 yaşıma geldim
Biliyorum dedim, bu defa biliyorum😝
Ve bugün dönüp baktığımda
Bolca mekik dokuduğum dünyaya bakıyorum
Ve hâlâ nasıl döndüğünü bilmiyorum🤷
25
Aralık ayını 10 kitapla tamamlamış bulunuyorum. #Tavsiyeniteliğinde okuduğum kitapları bırakmak istiyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim😊 (En alta geçen 11 ayın kitaplarını da bırakacağım. Yorum, fikir ve düşüncesini merak ettiğiniz kitapları sorabilirsiniz.)
ARALIK AYI
1-)A'mak-ı Hayal(Filibeli Ahmed Hilmi)
2-)Uzak(Oruç Aruoba)
Her Yerde Birden Olmak
dün gece tiyatrodaydım
merhaba a merhaba b merhaba c ahahah
hepiniz de burasınız
hepimiz de burdayız
kanişler bakım ister
evet biraz aspirin uzun yaşar çiçekler
Muallim Naci-Ömer’in çocukluğu
•
#alıntı
“Babam benim elime birçok yirmilik verdi. Orada durmakta olan fakirlere paylaştırmamı emretti. Birer ikişer hepsine dağıttım. Bir parça dolaştıktan sonra eve gittik. Annem, babamdan fazla sevindi. O gece, bir mutluluk gecesi oldu. “
•
“Tabutu götürüyorlardı. Şimdiye kadar öyle feci bir manzara görmedim. Gözümün önünden gitmiyor.! Tabut, köşe başını dolaşıncaya kadar aralıksız yaş akıtmakta olan gözlerimle takip eyledim. Ah babacığım!.. “
•
️
Hepimizin çocukluğu nasıl kıymetlidir değil mi? Hep bir özlem duyarız o günlere. Yaşarken kıymet bilmeyiz, şikayet edip dururuz.. Ama sonrasında o günleri anımsarız, çoğu zaman yüzümüzde kocaman bir gülümsemeyle.. Ömer’in çocukluğu da çok eskilere dayanıyor. İlk kayboluşunu, mahalle arkadaşlarıyla yaptığı haylazlıkları, babasının tabutunun götürülüşünü anlatıyor.. Tabii bazı anılar hatırladığında üzüntü ve acı veriyor Ömer’ e..
•
Güzel anılarla dolu maziye yolculuk yaptıran kısacık bir eserdi. Her anıyı severek okudum. Türk edebiyatı klasiklerine başlangıç için uygun bir eser, tavsiye ederim. Keyifli okumalar ️
Ömer'in ÇocukluğuMuallim Naci · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,1bin okunma