Ahh Ahmed’im Arif’im ah... Ahmed Arif’in yeri bende çok özeldir. Leyla Erbil’e olan mektuplarını okuduktan sonra yıllar önce okuduğum şiirlerini tekrar okudum ve her şey çok daha netleşti. Leyla’sına yazdığı mektuplar hep başucumda durur, her gün rastgele bir sayfa açıp, altını çizdiğim yerleri tekrar tekrar okurum. Bir zaman makinesi olsa, Ahmed Arifin yanına gidip ona saatlerce sıkı sıkı sarılmak isterdim. Bir twitte okumuştum, aklım çıkmıştı, şöyle diyordu;
“Ahmed Arif'in hasretinden prangalar eskittiği, mektubunu ulaştırmak uğruna hamallık yaptığı Leyla Erbil, “sevilmek nasıl bir his?" sorusuna "bilmem, hiç sevilmedim ki" diyor. hayat böyledir işte. Ne yaparsan yap yaranamazsın. Suladığın çiçek kurur gider bazen.”
Üzgünüm ama bu yüzden Leyla Erbil’e çok öfkeliyim ve çok üzgünüm. Dünya hassas kalpler için bir cehennem...